"Nevzuhur devlet"i kim tasarlıyor?

Anadolu Ajansı, abonelerine geçtiği haberlerden biriyle ilgili bir düzeltme yayınladı.

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun "Biz Türkiye Cumhuriyeti devletinin bu tarihi akış içinde konjonktürel şartlarda ortaya çıkmış nevzuhur bir devlet olduğuna inanmıyoruz" sözleri, ilk haberde "inanıyoruz" diye verilmişti. Sonra bir düzeltme yazısı ile birlikte metni yeniden geçtiler.

Fakat şu bir gerçek ki Türkiye'deki siyasal İslâmcıların neredeyse tamamı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni "nevzuhur devlet" bir kısmı da "İngilizlerin kurdurduğu devlet" olarak görüyor. Osmanlı devletini sanki Atatürk yıkmış gibi bütün kinlerini ve nefretlerini ona yansıtıyorlar.

Oysa Atatürk Samsun'a çıktığında, Anadolu'nun büyük kısmı ile birlikte başkent İstanbul da işgal altındaydı. İstanbul'daki "aydın"ların çoğu "İngiliz mandasını mı kabul edelim Amerikan mandasını mı?" diye tartışıyordu! Ordu, terhis ediliyordu!

Fiilen sona ermiş bir devleti, Anadolu'nun bağrında yeni bir devlet kuran kişinin yıktığını söylemek, fikir namusuna uyar mı?

***

Günümüzdeki siyasal İslâmcılar ve AKP kadroları Türkiye Cumhuriyeti'ni "nevzuhur devlet" olarak görmüyorsa, ne diye "Yeni Anayasa" diye tutturuyor?

"Yeni Anayasa", eski devleti yıkıp yenisini kurmak demektir. Asıl o zaman, devlet, "nevzuhur devlet" yani "yeni ortaya çıkan devlet" olur.

Mevcut Anayasa'nın değiştirilemeyecek ilk dört maddesi dışında zaten değiştirilmemiş maddesi yok gibidir. Değiştirilebilir, bunda bir sakınca yoktur.

Değiştirilemeyecek olan ilk dört madde ise "Başlangıç" bölümüyle birlikte devletin kuruluş felsefesini yansıtır.

Bu maddeleri sivil darbeyle değiştirme girişimi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni "nevzuhur devlet" olarak görmenin sonucu değil midir?

Dolayısıyla AA muhabiri, Başbakan'ın "T.C'nin nevzuhur devlet olduğuna inanmıyoruz" sözlerini "inanıyoruz" diye yansıtırken, belki bilinçaltında bu değerlendirmeyi yapmıştır.

AA muhabiri, konuşmayı dinlerken, Başbakan'ın zihin yapısını bildiğinden "inanmıyoruz"u "inanıyoruz" diye algılamış olabilir!

***

Elbette Davutoğlu'nun söylediği gibi "Türkiye Cumhuriyeti devletinin arkasında çok köklü Selçuklu birikimi ve Osmanlı'nın derin devlet tecrübesi" vardır.

Atatürk bunu inkâr mı etmiştir? Hayır, aksine "Türk çocuğunun ecdadını tanıması" için tarih kitaplarının hazırlanmasına katkıda bulunmuştur.

Bunu niçin hatırlatıyorum? Aynı toplantıda Tayyip Erdoğan da "Cumhuriyeti savunurken Osmanlı'yı ve Selçuklu'yu bir kenara koyamayız. Reddedemeyiz. Bizim gücümüz zaten buradan geliyor. Biz bir kabile devleti değiliz. Biz asil bir ecdadın devamı olan bir devletiz. Elbette son devletimiz cumhuriyetimize tüm gücümüzle sahip çıkacağız" dedi de ondan.

Suriye'deki kan kimin eline bulaştı?

Tayyip Erdoğan, "Suriye'de ölen her masumun kanı, bu acıyı önleyebilme gücüne sahip olduğu halde şu veya bu sebeple bunu yapmayan tüm ülkelerin, tüm kuruluşların eline bulaşmıştır" dedi.

Doğru söyledi ama Suriye'de insanların birbirini öldürmesinde, AKP iktidarının bu ülkedeki "muhalif gruplar"a verdiği "lojistik destek"lerin ve TIR'lar dolusu silah ve mühimmatın hiç mi rolü yok? Türkiye üzerinden geçip IŞİD'e katılanlara kim yol verdi? Sınırları teröristlerin geçişine kim açtı? Bu soruların da cevabı verilirse, o zaman daha doğru bir sonuca ulaşmış olmaz mıyız?

***

Bu arada Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, "AİHM kararlarına göre, kamuya mal olmuş kişiler ve siyasetçilerin, eleştiriye daha fazla katlanması gerekiyor" dedi.

Erdoğan ise kendisini eleştiren herkesi, "Cumhurbaşkanı'na hakaret"ten şikâyet ediyor? Oysa basında kimsenin Cumhurbaşkanlığı makamına veya Erdoğan'ın kişiliğine bir sözü yok! Eylemleri, söylemleri ve fikirleri eleştiriliyor!

Yazarın Diğer Yazıları