Ne kadar da milliyetçiyiz!
Siverek’te Yılmaz Güney heykeli var… Tunceli’de ise Seyit Rıza heykeli… İkisi de belediyeler marifetiyle dikilmişti…
Ülkede, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan anısına yine belediyeler eliyle açılmış birçok Üç Fidan park ve anıtı var… Bursa Nilüfer’de, Adana Çukurova’da, Mersin Yenişehir ve Mezitli’de, İzmir Gaziemir’de ve daha birçok yerde…
Diyarbakır’da Ahmet Kaya Caddesi’nden geçebiliyorsunuz, Ankara’da Fidel Castro Parkı’nda dinlenebiliyorsunuz!..
Yaşadığım şehir Ankara’da belediyelerin koyduğu bazı park isimlerine bakın: Pablo Neruda, Jose Marti, Nazım Hikmet Ran, Berfo Ana, Gezinin Çocukları, Ruhi Su…
Hemen her siyasî görüş, belediyeleri yönetirken kendi siyasî ve kültürel değerlerini kalıcı hâle getirmek, şehrin hafızasına yerleştirmek için tercihlerde bulunmuş…
Kısırlık, genellikle ‘milliyetçi değerler’ alanında… Başkalarının aklına katil heykeli dikmek geliyor da milliyetçi bilinenin aklına meselâ bir Galip Erdem Kültür Merkezi gelmiyor!.. Ya da Emine Işınsu Aile Yaşam Merkezi…
Ne güzel olurdu değil mi dünyada hiç olmayan ‘Türk Dünyası Ortak Kütüphanesi’ inşa edip Türk dünyasına ait bütün eserleri toplamak… İsmini de Cengiz Aytmatov koymak…
Dursun Önkuzu Caddesi, Yusuf Akçura Parkı, Ziya Gökalp, Erol Güngör, Mümtaz Turhan, Osman Turan müzeleri, Türk tarihi, savaşları ve destanları içerikli ‘land’ tarzı parklar… İçinde Oğuz Kağan’ın, Manas’ın, Bozkurt’un, Ergenekon’un, Alp Er Tunga’nın yaşatıldığı Nihal Atsız Destanlar Parkı!..
İnternetin daha hızlı küreselleştirdiği dünyada millî olanları, milliyetçiliğe ait olanları, şehrin ve gelecek nesillerin hafızasına kazımak, bin yıldır bu topraklarda tutunmak kavgası veren millet adına daha doğru olurdu değil mi?
Kahramanlarını ve ülkülerini şehrin dokusuna, mimarisine ve hafızasına nakşedip onu kalıcı hâle getirmek, elbette önce milliyetçilerin görevi olmalıydı…
***
Bütün bunları düşünüp hayata geçirmek, önce ‘ufuk’ ve ‘niyet’ ister tabii… İhale, imar, yandaş kayırma gibi alanlarda gözleri parlayıp, iş ‘rant’la değil, ‘milletin varlığının devamı’yla ilgili kalıcı hizmetlere gelince umurunda olmayanların akledeceği işler değil bunlar…
Bu tip durumlarda para hırsı ‘ülkü’yü, sürekli nargile keyfi ‘düşünce’yi, köylü dayanışması ‘milliyetçi tavrı’ umursamaz… Kamu imkânları ağustos böceği gibi harcanırken, milletin bu yönünü tahkim etmeye yarayacak, katillerin, asilerin, bölücülerin, teröristlerin kahramanlaştırıldığı bir coğrafyada, bayrak isimlerin yaşatılması, akıllara bile gelmez…
Gazoz kapağı gibi göğse iliştirilmiş ama hiçbir fonksiyonu olmadan, sadece milliyetçi seçmene ıslık çalmaya yarayan eski kimlik, aldatma aracı olarak kullanılır… Etrafınızda bu tipolojiye uygun ‘milliyetçi başkan’ varsa sorun bakalım: “Türk milliyetçiliği adına kalıcı hangi hizmeti yaptınız?” Cevap sakın “Ama yol yaptı gibi bizim mahalleye 20 metrelik alt geçit yaptı” türünden olmasın mümkünse!..
Tabii bunları kime soruyorsunuz!.. Zeki Velidî’yi sorsan bestekâr, Kaşgarlı Mahmud’u sanayide tavuk dönerci, Cengiz Dağcı’yı futbolcu zannedebilecek tiplere sorduğunuzda bu sorular yok hükmündedir!.. Ama onlara imar ve ihale işi sorun bakın ‘bin atlı akınlarda çocuklar gibi şen’ hâle nasıl da ışık hızıyla dönüşüyorlar!..
Herifler, Fidel Castro Parkı’na Küba’nın başkenti Havana’dan toprak getiriyor, kimi gözü dönmüşlerin ise ‘toprak’ deyince aklına ilk önce “Acaba bu toprağın imarını nasıl değiştirsek de üzerine kaç kat çıksak” cinliği geliyor çünkü!..
Jim Rohn der ki: “İnsan, en çok vakit geçirdiği 5 kişinin ortalamasıdır…” O yüzden çok da şaşırmamak lâzım… O ‘5 kişiler’in seviyesi her şeyi anlatır ve sonucu sürpriz olmaktan çıkarır!.. Ortalamayı o cehalet veya akıl tayin eder…
***
Bu arada genelleme yapıp haksızlık etmiş olmayalım… Söz konusu alanda hassasiyetle işlerini yapanların hakkını da yemeyelim… Diğer bölgelerde de var olanlar olduğu gibi Ankara’da, yaptıkları eserlerle, Türk tarih, kültür ve milliyetçiliğine hizmet anlamında Keçiören, Etimesgut ve Polatlı belediyelerinin hakkını teslim edelim…