Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Coşkun ÇOKYİĞİT
Coşkun ÇOKYİĞİT

Mucizelerin mucizesi

Yaş ilerledikçe, gençlikte "taşınan taşlar" ve "yenen haltların" faturası insana sağlık sorunları olarak faturalanıyor. Kulak, göz, böbrek, mide, prostat veya kalp damar gibi hayati organlardaki deformasyonlar artık sinyal vermeye başlıyor. İhmalkâr davrandığınız zaman bu sorunlar, farkında olmasanız bile içinizde el ele vererek sizi ya yatağa veya kara toprağa düşürebiliyor. Ben de "kan kusup kızılcık şerbeti içtim" diyen bir Türk babanın evladına yakışır davranışlar sergiliyorum. Rahmetli babam ve mübarek anacığım aynı geleneksel inatla doktora gitmeyi reddetmişlerdi…

Son macera acıklı biçimde bitti

Anacığım Kovide yakalanmış ve bakacak kimsesi yoktu. Çünkü o sırada yanında bulunan diğer evlatları ailecek Kovid oldukları için yapayalnızdı. İstanbul''daydım. Altı günü hastanede olmak üzere seyri 25 gün süren bir Kovid atlatmıştım. Buna rağmen hemen yanına gittim aynı evde köşe kapmaca oynayarak yaşamaya başladım. 12 gün boyunca onu doktora götürmek için yalvardım! Nafile. "Nuh" dedi "peygamber" demedi! Üstelik bu 12 günlük ana-oğul kampında ne öğrendim dersiniz! Annem hayatı boyunca "kâfir icadı" hiçbir aşıyı kullanmamış! Bizzat ve üç defa teyit ettirdiğim bir bilgi bu. 80''ini devirmiş annem hayatı boyunca hiçbir şekilde aşı yaptırtmamış. "Peki, sen bebekken baban ne yapmış?" Soruma ise şu cevabı verdi. "Babam rahmetli ben olmadım ki evlatlarıma aşı yaptırayım demiş." Dedem Tekerekzade Ali ise 90 yaşına kadar yaşamıştı…

Annem Kovidi atlatıp kalbine yenik düştü

Kapitalist ilaç şirketlerinin (anacığım buna kâfirlerin icat ettiği şeyler diyordu) insanoğluna sunduğu her bir tıbbi "şey" gerçekten insanoğlunun sağlığı için yaralı mı değil mi tartışmalı elbette… Ama bugün kalp ve damar sağlığı alanında gerçekleştirilen tıbbi araç gerecin dünyada erkek nüfus yaş ortalamasını yükselttiğine hepimiz şahidiz. Nitekim ben de 2008 yılında ilk sent taktırttığımda 40''lı yaşlarımdaydım, aradan 10 yıl kadar geçmeden ikincisi, daha sonra balon yöntemi ile bir damarın açılması operasyonlarıyla muhtemelen kalp krizi yaşamam önlendiği gibi yaşama sürem de uzamış oldu… Demek ki her "gavur icadı şey" o kadar da kötü değilmiş… O operasyonları yapan bütün sağlık ekiplerine minnet duyuyorum ama bugünkü konumuz onlar değil.

Nerdeyse 40 yıllık geçmişimiz var

Moda''da "Zincir" filmini yakması üzerine Tercüman Gazetesi''nde hakkında pek de olumlu bir yazı yazmadığım halde beni daima bir arkadaş gibi gören ve el üstünde tutan sevgili Korhan Yurtsever''in teşvikiyle Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi bölümünün yolunu tuttum. Uzun bir nöbet gecesi geçirmesine rağmen gülümsemesi, nezaketi ve doktorluk içgüdüsü hiç mi hiç eksilmemiş Dr. Sevda Kurtuluş hikâyemi dinledikten sonra safahatını burada uzunca anlatmanın sıkıcı olacağı birçok tıbbi kademeden geçirerek bana anjiyo masanın yolunu gösterdi.

Türk doktorlarına sonsuz teşekkürler

Önceki gün aynı hastanenin Kardiyoloji Bölümü''nde, Dr. Zekeriya Doğan, Dr. Urfan Mustafayev, Dr. Murat Sünbül ve Dr. Merve Gölgeli tarafında anjiyo yapıldı. Tıbbi sırlarımın detaylarını burada anlatmayacağım ama Allah''ın yarattığı sıfır kilometre Coşkun''dan artık eser yok! Motor hâlâ ilk günkü gibi çalışmasına rağmen bazı parçaların ileride değişmesi gerekebilirmiş…

Eh! Buna da şükür. İnsanoğlu için hayat tekrarı olmayan büyük bir nimet. Hiçbir şey sıhhatle yaşanan bir hayattan daha mükemmel değil. İnsanlar bunu idrak ettiğinde artık iş işten geçmiş oluyor. Bin şükür etmek yerine aptallaştırılmış bir ifadeyle "Bir mucize olsa!" bekleyişi, ümidi ve hayali ile kıymetli zamanlarını heba ediyorlar. Çünkü, hayat zaten mucizelerin mucizesi…

SİYAD Onur Ödülleri

Üyesi olduğum SİYAD (Sinema Yazarları Derneği) bu yılki Emek Ödülü''nü, "Fırat''ın Cinleri", "Kara Kafa" ve "Zincir" filmlerinin yönetmeni ve "kalbimin koruyucu yoldaşı, arkadaşım "Korhan Yurtsever"e verecek. Bu mutlu tesadüf çok hoşuma gitti. 4 Nisan Salı akşamı geçekleşecek etkinlikte ayrıca benim "Suna Abla" dediğim özü sözü gerçek bir oyuncu olan "Suna Selen" ve yönetmen "Tevfik Başer"e de Onur Ödülleri verilecek.

Korhan Yurtsever: 1965''te amcasının stüdyosunda çalışmaya başlayarak sinema dünyasına adım atan Korhan Yurtsever, daha sonra yardımcı yönetmen olarak birçok usta isimle çalıştı. 1977''de ilk filmi "Fırat''ın Cinleri"ni çekti. Film, İtalya''daki San Remo Film Festivali'' nde ''Jüri Özel Ödülü'', Antalya Film Festivali''nde ''En İyi Üçüncü Film'', Bulgaristan Varna Film Festivali''nde ''En İyi Yabancı Film Ödülü'' aldı. Ayrıca Amerika''da Şikago, İran''da Tahran, İspanya''da San Sebastian, Portekiz''de Fuguera Da Foz, Hollanda''da Rotterdam, Rusya''da Taşkent ve Moskova, Hindistan''da Yeni Delhi, Tunus''ta Tunus, Almanya''da Berlin Film Festivali''nde gösterildi. 1979''da, "Fırat''ın Cinleri"nin Berlin''deki gösterimi sırasında aldığı davetle ikinci filmi "Kara Kafa"yı çekti. Film sansüre uğrayarak Türkiye''de gösterilemedi. Yurtsever 1986''da "Zincir"i yönetti. Pek çok festivalde gösterilen filmi, Türkiye''de sinema salonlarında gösterme imkânı bulamayınca bu durumu protesto ederek filmini yaktı.

Yazarın Diğer Yazıları