Milliyetçiler ne yapmalı?
Türkiye siyasi iktidarın ABD güdümlü politikaları yüzünden bölünmeye, hatta çöküşe doğru gidiyor. Daha şimdiden, Güneydoğu'daki operasyonlar için Birleşmiş Milletler ve NATO'ya müdahale çağrıları yapılıyor!
Böyle bir durumda "milliyetçiyim" diyenlerin ön alması ve halkın sevgi ve saygısını kazanarak iktidara gelmesi ve millî politikalar uygulaması gerekirdi.
Evet ama milliyetçilerin partisi de kontrol ediliyor! Öyle ki her sıkıştığı anda iktidarın yoluna devam edebilmesinin önünü açan, milliyetçilerin siyasi lideri oluyor!
Halk ciddi bir değişim bekliyor ama milliyetçileri kontrol edenlerin birinci vazifesi, siyasi iktidarın devamını sağlamaktır.
Denilebilir ki, "Bir ülkenin milliyetçileri, mensup oldukları siyasi kurumun yöneticileri tarafından yıllarca ayakta uyutulabilir mi?"
Uyutuluyor işte!
***
Bu sebepledir ki Prof. Dr. Kemal Üçüncü, "Türk milliyetçiliği, 150 yıllık siyasi tarihinin en ağır krizi ile karşı karşıya" diye yazdı.
Üçüncü, özetle "7 Haziran ve 1 Kasım 2015 genel seçimlerinin ardından, millî cephedeki tartışmalar daha çok dekoratif-tali unsurlar/kadro değişimi etrafında sürüyor. Bu tartışmalar, meseleyi kuramsal bir perspektife bağlı olarak anlamak ve gereği gibi izah etmekten uzaktır. Meselenin görünen boyutu, tezahürü bir kadro ve liderlik meselesi olduğu kadar, ideoloji, proje, fikir ve refleks üretememe (kültürel şizofreni/mumyalaşma tehlikesi ), kendini çağdaş siyasal dil ve yöntemleri ile ifade edememe (politik iletişim) meselesidir.
Maalesef Türk millî düşünce geleneği soğuk savaş sonrası içeride ve dünya konjonktüründe oluşan dönüşümü, 'yapı'yı (sosyolojik ve politik anlamda) tahlil ederek, yeni duruma uygun teorik bilgi ve (ideolojik anlam dünyasını oluşturacak) dili, dünyayı, paradigmayı üretememiştir" diyor ama zaten milliyetçilerin devlet tarafından kontrol edilmesinin hedefi de buydu.
Yoksa yeni paradigma da üretilirdi. Çünkü bu bir iklim işidir, kadro işidir. Milliyetçilerin siyasi iklimi, üç beş basit slogana mahkûm edilirken, fikir üretenlere çamur atma yarışmaları yapılırken başka nasıl bir sonuç beklenebilirdi ki?
***
Tarih bizim neslimizin milliyetçilerinin büyük çoğunluğunu, "ayakta uyudular" diye yazacaktır. Türkiye, 2003'te neredeyse Meclis kararıyla işgal edilecekken bile protesto bağlamında tepki gösterenler komünistler oldu! Böyle milliyetçilik mi olur? Tarih diyecek ki "Siyasal milliyetçiler, son ana kadar kontrol edildikleri için işgale karşı bile ciddi bir direnç göstermediler!"
Tarih diyecek ki "Bugün bir Türk nesli varsa, ne pahasına olursa olsun, teslimiyetçilere, mandacılara direnen gerçek milliyetçiler sayesinde vardır. Tıpkı vaktiyle Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal'in direndiği gibi..."
***
Tehditleri hâlâ önemsemeyenler için hatırlatayım.
ABD ordusu, 2002 yazında Nevada çölünde bir savaş oyunu sahneye koydu.
Oyunun adı, Millenium Challenge (Bin yılın meydan okuması) idi...
Hedefteki ülke ABD'ye itaat etmeyen Türkiye idi. Tatbikatta Türkiye, 96 saat içinde işgal edildi!
Senaryoya göre, işgal edilecek olan ülkede iç karışıklıklar vardı. Ve bu ülke komşuları ile bazı anlaşmazlıklar yaşamaktaydı. Yine senaryoya göre, bu ülke bazı uluslararası kuruluşların baskıları yüzünden topraklarının bir kısmını kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyaydı. Bu tatbikatın yapıldığı dönemde, tarif edilen ülkenin Türkiye olduğu tespit edilmişti. "Bin yılın meydan okuması" adlı tatbikatı yapan Amerikan birlikleri, 2003'te tezkere ile birlikte Türkiye'ye yerleştirilmek istenen birliklerdi..
Senaryoyu tek engelleyecek güç milliyetçilerdir. Bu sebeple kontrol altından çıkmalıdırlar!