Mesut Özil, golü kime attı?

Türk Milli Takımı Almanya maçında kendine güvensiz oynadığı için farklı yenildi. Maçtan daha önemli konu, Almanya’da yetişmiş Mesut Özil’in Türkiye’ye karşı oynayıp bir de gol atması idi. Nitekim, Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff ve Başbakan Angela Merkel, soyunma odasında Mesut’u kutladı.
Alman Milli Takımı Teknik Direktörü Joachim Löw ise “Mesut’un uyum konusunda çok iyi bir örnek olduğunu düşünüyorum. Mesut, Müslüman inancıyla kültürünü korumuş bir insan, ancak Almanya adına futbol oynuyor. Bence bu harika bir sinyal” diye konuştu.

* * *

Dikkat ederseniz, Löw, Mesut’un Türklüğünden ziyade Müslümanlığına vurgu yapıyor. “Dinini yaşamasında bir sakınca yok ama Türklüğünü bir kenara bırakmalı” mesajı var bu sözlerde! Bu düşünce tarzı, Avrupa’nın Türklere yönelik genel bakış açısıdır. 1994 yılında Brüksel’de bulunduğum sırada edindiğim bilgilere göre Belçika istihbarat servisinin Türkler üzerinde hazırladığı bir raporda, dini gruplardaki Türkler’in kolaylıkla Belçika kültürü içinde eritilebileceği, ancak milliyetçi nitelikler taşıyan ve Türkçe eğitimde ısrar eden Türkler’in yabancı olarak kalacağı belirtiliyordu.
Mesut ise gol attıktan sonra neden sevinmediği şeklindeki soruya karşılık, “Bir gol atmış olduğum için tabii ki çok sevindim. Ancak o an, atalarımın memleketine duyduğum saygıdan dolayı çok fazla sevinmek istemedim” dedi.
Demek ki Almanya’daki üçüncü nesil açısından Türkiye artık “ataların memleketi” sayılıyor. Hani bizim Orta Asya’ya bakışımız gibi neredeyse..

* * *

Konu Angela Merkel ile Tayyip Erdoğan’ın görüşmesinde de gündeme geldi.
Erdoğan, “Asimilasyon bir insanın değerlerinin devşirilmesidir. Dinde, kültürde, bir değişime zorla tabi tutulmasıdır. Örflerinden, adetlerinden, geleneklerinden zorla tecrit edilmesi soyutlanmasıdır ki insanoğlunu buna zorlamak kesinlikle bir insanlık suçudur” dedi.
Peki asimilasyon zorla değil, istemli politikalarla ve yavaş yavaş sürdürülüyorsa ne olacak?
Veya bir milletin kültürü, kendi kurduğu devleti tarafından yok ediliyorsa, buna ne demeli? Ya, “Ankara’nın şerrinden Brüksel’in şefaatine sığınmak” kimin politikası?

* * *

Geçen gün Abbas Güçlü’nün programında Osmangazi Üniversitesi öğrencisi bir genç kız, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan, Erasmus burslarının artırılması için bir girişim beklediğini ifade etti.
Erasmus programı, “Avrupa çapında tematik ağların finansmanı” nı sağlıyor.
“Avrupa çapında tematik ağlar” ın ne olacağına ise AB Komisyonu karar veriyor.
Sokrates programının amaçlarından biri “genel kültür ve eğitimin bütün alanlarına Avrupa boyutu kazandırmak” olarak açıklanıyor.
Erasmus programı, Sokrates programının altında yer alan sekiz alt programdan biri ve sadece yükseköğretim alanını kapsıyor.
Özetle Sokrates ve Erasmus programları, Avrupa Birliği’nin, gençleri devşirmesi hedefine dönük olarak çalışıyor.
Zaten Erasmus da Türkler’e karşı yeni bir haçlı seferi çağrısı yaparken Hıristiyan Avrupa milletlerinin tek bir medeniyetin çocukları olduğunu söylüyordu.
Mesut Özil’in Türkiye’ye attığı gol, Erasmus’un çizdiği hedef doğrultusunda önemli bir geçiştir. Türkiye’ye kültür alanında atılan golleri temsil ettiği için belki milleti bu yönde düşünmeye sevk edebilir!

Yazarın Diğer Yazıları