Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mustafa Hakan ÜNSER
Mustafa Hakan ÜNSER

Menim Lâl Olmuş Dilim…

Kerkük'te uzun yıllardır devam eden nüfus oyunları bugünlerde yineleniyor.

IŞİD'in ortaya çıkmasından sonra Irak ordusunun Kerkük'te boşalttığı binaya üç yıl boyunca IKBY’ye bağlı Peşmerge güçleri yerleşmişti. 25 Eylül 2017'de düzenlenen bağımsızlık referandumundan sonra 16 Ekim’de merkezî güçler kentteki Peşmerge idaresine son verdi. Bina boşaltılarak Kerkük Operasyonlar Komutanlığı karargâhı yapıldı.

2017 yılından bu yana Haşdi Şabi (Halk Seferberlik Güçleri) karargâhı olarak kullanılan binanın KDP’ye (Kürdistan Demokrat Partisi) verilmesi kararı üzerine Haşdi Şabi güçleri bina önünde çadır kurdu. Buna tepki gösteren Kürt göstericiler binaya yürüdü. Erbil-Kerkük yolu trafiğe kapatıldı. 25 Ağustos’ta başlayan gösterilerde güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu dört Kürt gösterici öldü ve olaylardan sonra Kerkük Valisi tarafından binanın tesliminin ertelendiği duyuruldu (Ek bilgi: Dışişleri Bakanı Hakan Fidan 22-24 Ağustos tarihleri arasında Irak'ı ziyaret etti. Fidan bu ziyaretler kapsamında Bağdat ve Erbil'in mevcut yönetimleriyle de görüştü.).

Kadim bir Türk yurdu olan Kerkük'te olanlara karşı Türkiye'nin ve Türk milliyetçilerinin suskunluğu ise devam ediyor.

Amerika’dan habersiz kuş uçmayan bölgede Barzani’yi harekete geçiren etkenlerin sadece Irak'ın iç dengeleriyle izah edilemeyeceği ve Kerkük'te 18 Mayıs'ta yapılacak seçim olmadığı; Barzani’nin bizdeki ekonomik krizin yarattığı zaaflar nedeniyle tepki vermesi gereken devlet kurumlarının sessizliğinden ve sivil oluşumların pasifize edilmesinden yararlandığı ve aynı zamanda İran devletinin bazı hesaplarının da bu harekette rol oynadığı anlaşılıyor.

Bekledikleri/kolladıkları an geldi diye düşünüyor olmalılar ki harekete geçtiler.

Bugün itibarıyla Kerkük öyle yönetilemez bir yer haline gelmiştir ki Kerkük’te yaşayanların sayısı ve etnik kökenleri hakkında kesin bilgi bile bulunmuyor. Buna rağmen Barzani’nin KDP'si orada seçim yapmak için operasyon yapabiliyor. Kerkük’ün bugünkü halinde bu zorlama seçim kabul edilemez.

Saddam'ın gidişi Irak’ta Türkler için çözüm olmamıştır. Mevcut durumun da sürdürülebilir olmadığı görünüyor. Statükoyu korumak dışında bir çözüm bulunması için milliyetçilerin Kerkük konusunu acilen Türk kamuoyunun gündemine getirmesi gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti başta Türk Devletleri Teşkilatı, BM gibi kuruluşlar harekete geçirilmelidir. Bu iş Twitter’dan mesaj vermekle çözülemez.

Her geçen gün hassasiyetimizin azaldığı son yirmi yıldır bile isteye görünmez hâle getirilen dış Türkler meselesi hakkında Türk Devletler Topluluğu kurulunca yeşeren umutlar da kurumaya yüz tutmaya başladı. Artık dış Türkler meselesi sadece ekonomik değerler üzerinden konuşulur oldu. Türk cumhuriyetlerinden bahsedilirken oradaki yeraltı kaynakları, petrol, doğal gaz gibi zenginliklerin parasal değeri konuşuluyor. Demokrasi, insan hakları, işçilerin çalışma şartları, çevre problemleri, göç gibi konuların konuşulduğuna şahit olmuyoruz. Türkiye’nin gündeminde olmayan dış Türkler bulundukları yerden sürülmek, zorla kültürlemeye (Asimilasyon) maruz kalmak veya kendilerine yeni birliktelikler aramak durumunda kalmaktadırlar.

Elbette ekonomik olarak güçlü olmalıyız buna itiraz etmiyorum ancak oralardaki problemlerin çözümü sadece ekonomik değildir. Kerkük'ünki hiç değildir. Demografik olarak Türk nüfusunun eritildiği bir yer olan Kerkük dış Türkler meselesinin sosyolojik laboratuvarı gibidir.

Türkmenler, Kerkük’ten göç ediyor. Her ne kadar genelde Türk dünyasından bu yazının özelinde Kerkük’ten Türkiye’ye göç hem nicelik hem nitelik açısından ülkemiz için bir sorun teşkil etmese de boşaltılan yerlerde oluşturduğu zaaf oradaki Türk varlığını tehlikeye sokmaktadır. Acil olarak Kerkük’ten Türkmen göçü durdurulmalıdır. Bu göçün durdurulabilmesi için ise Türkiye, Kerkük Türklerinin güvenliğini garanti altına almalı ve yapacağı hamleleri kamuoyuyla paylaşmalıdır.

Ancak güçlü bir Türkiye, dış Türklerin bulundukları ülkelerde hür ve mutlu yaşamasını temin edebilir. Başka ülkelerde yaşayan Türkler de Türkiye’yi olduğundan daha güçlü kılacaktır. Milliyetçi refleksleri köreltilmiş sessiz bir Türkiye ise bu oyunda ancak etkisi olmayan edilgen bir aktör olarak rol alacaktır.

Kerkük’te bir olay oluyor, Türk Dışişleri Bakanı Kerkük’ü ziyaret ediyor. Tam olarak ne olduğunu ne tepki verdiğimizi bilmiyoruz. Bir kısır döngü içindeyiz. Güçsüzüz, korkuyoruz, eylemsizleşiyoruz ve bu durum bizi daha güçsüz hâle getiriyor.

Yazarın Diğer Yazıları