Klonlanmış bir Cumhurbaşkanı!
Türkiye, daha yerel seçimlerdeki büyük şaibeyi bir çözüme bağlamadan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini tartışmaya başladı. Abdullah Gül’ün “Hele bir seçim neticeleri ortaya çıksın resmiyet kazansın. Ondan sonra muhakkak kendi aramızda (Tayyip Erdoğan ile birlikte) bir değerlendirme yaparız” demesi de bu şaibenin giderilmesi gerektiğini gösteriyor.
AKP’nin Ankara, Antalya, Hatay ve Üsküdar’daki tutumu, 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasını nasıl daha fazla bağırarak ve fezlekeleri Meclis’te okutmayarak ortadan kaldırmışlarsa, şaibenin de üzerine oturmaya çalıştıklarının göstergesidir.
Böyle bir durumda aranan liderlik, dosta güven, düşmana korku veren ve de yüreklere su serpen bir cesaretle, çelik gibi bir irade ortaya koymaktır. Tıpkı, “Teslim mi olalım! Gerekirse kan da dökeriz, Türkiye’nin bir çakıl taşını vermeyiz” tavrıyla, milletin psikolojisini değiştirebilen bir liderlik... Alparslan Türkeş, bugün ölüm yıldönümü olmasaydı da liderlik özelliğiyle kendisini hatırlatırdı.
***
CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, Abdullah Gül’ün Tayyip Erdoğan ile bir pazarlık yapacağını belirterek “Bir nevi eş başkanlık gibi bir hale döner onlar açısından” dedi.
Daha büyük bir pazarlık söz konusu ama Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül arasında değil Tayyip Erdoğan ile Abdullah Öcalan arasında!
Öcalan, son Nevruz mektubunda Erdoğan’a tam destek vereceğini belli etti. Zaten devlette üçüncü kişi konumunda olduğunu, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda görüşülen Anayasa maddelerinin kırkını kendisinin yazdığını söyledi!
Öcalan, BDP’yi eş başkanlarla ve İmralı’dan verdiği talimatlarla yönetiyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminde de BDP oylarını tek bir talimatla AKP’ye yöneltebilir! Dolayısıyla Tayyip Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı seçtirebilir!
***
Peki Öcalan, karşılık istemeyecek midir?
Tayyip Erdoğan, halk tarafından seçilmeyi, Türkiye’nin rejimini Anayasal olarak da değiştirebilmek için istiyor. Başkanlık sistemi içinde, “BDP’li bir Başkan Yardımcısı” için de söz verebilir.
Denilebilir ki, “Tayyip Erdoğan böyle yaparsa, yüzde 45’lik oyların bir bölümünü kaybeder, dolayısıyla seçilemez!”
İyi ama Tayyip Erdoğan, “Petrol ve doğal gaz yatakları ile göz kamaştıran Kuzey Irak’ı, yine Suriye’nin kuzeyindeki PYD kantonlarını, Türkiye coğrafyasına katıyoruz, aziz milletimizin tarihi misyonuna dönüyor, böylece Misak-ı Milli sınırlarını çizmiş oluyoruz. Atatürk’ün ve İnönü’nün Lozan’da yapamadığını yapıyoruz” diye propagandayı yoğunlaştırırsa, “Siz PKK ile işbirliği yaparak, gerçekte Türkiye’yi bölüyorsunuz, Abdullah Öcalan’a devlet kuruculuğu bahşetmiş oluyorsunuz” diye muhalefetten kim itiraz edecek? Evet MHP ve CHP’nin önemli bir bölümü söylemde itiraz eder... Sonuç ne olur?
Hem, 17 Aralık sabahı evindeki kayıt dışı paraları sıfırlarken yakalanmasına rağmen, bir kısmı şaibeli de olsa partisini yüzde 45 oy oranında tutabilen bir siyasi kişiliğin karşısına rakip olarak kim çıkacak? Kemal Kılıçdaroğlu’nun “muhalefetle anlaşırsak ortak aday çıkarabiliriz” yaklaşımı olumlu ama güçlü irade sahibi, iddialı ve cesur bir kişide birleşmek kaydıyla...
***
Beyaz Saray sözcüsü, “Türkiye yakın bir NATO müttefiki. Bu sebeple Pensilvanya’da yaşayan beyefendiyi unutun” diyor zaten! Yeter ki Türkiye, açılım sürecini tamamlasın ve Hatay’ın güneyinden Akdeniz’e ulaşacak Büyük Kürdistan’ı kendi elleriyle kursun! Bunun için gerekirse ABD adına Suriye’ye saldırsın!
Yoksa eş başkanlık modeli, “Büyük Orta Doğu Projesi eş başkanlığı” olarak zaten yürürlüktedir. Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan’ın sırtındaki bu kamburu devralacak veya belirli bir modelden klonlanmış bir lider aramıyor Türk Milleti! Bu kamburu düzeltecek bir lider gerekli.