Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’nin duyumları!

7’den 70’e bütün Türkiye halkı, ekmek almaya çıktığında, polis tarafından başından gaz fişeği ile vurulan 15 yaşındaki Berkin’in 9 aylık komadan sonra hayatını kaybetmesine üzüldü. Hani “kurtlar, kuşlar ağladı” denilse yeridir. Sadece muhalefet değil, iktidar partisi yetkilileri ve bakanlar da konuşmalarını Berkin için yeniden düzenlediler.
Bir kişi hariç! Tayyip Erdoğan, Berkin’in adını ağzına alamadı!
Çünkü biliyor ki Berkin dahil, Gezi olayları sırasında gençlerin öldürülmesinden öncelikle kendisi sorumludur. Çünkü biliyor ki Berkin’in annesi, “Oğlumun canını Allah almadı, Tayyip Erdoğan aldı” diyor...
Gezi olaylarında akıllı bir politika takip edilseydi, bir kişinin bile burnu kanamayacaktı. Ancak, iktidarı kaybetmek korkusu ile Tayyip Erdoğan, protestoculara karşı devlet gücünü orantısız bir şekilde kullandı.
İçişleri Bakanı’nı devreden çıkararak sert davranılması yönünde emirleri bizzat kendisi verdi. Bunu da “evet, emirleri ben verdim” diye itiraf etti.
Dolayısıyla, Berkin toprağa verilirken bile bu konuda tek kelime edemedi!
Bunun yerine “Marjinal sol örgütler, anarşistler, teröristler, vandallar işte bu MHP ile CHP ile Pensilvanya ile BDP ile ittifak halinde sokakları karıştırmak istiyor. Biz bütün bunların hesabını soracağız” dedi.

***

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu mitinglerine devam etmek için Ankara’dan ayrılırken halka bir çağrıda bulunarak, “Başbakanlık makamını işgal eden zat, çevresindeki dar bir kadro ile birlikte tehlikeli bir provokasyon peşindedir. Buna dair son derece kuvvetli duyumlarımı kamuoyunun dikkatine sunmayı, ülkeme ve halkıma karşı olan sorumluluğumun bir gereği olarak görüyorum.
Kaos, kargaşa ve sosyal kamplaşmadan beslenerek kendi otoriter anlayışını kalıcı bir rejime dönüştürmeyi planlayan bu iktidarın provokasyonları konusunda halkımızın azami dikkat ve duyarlılıkla hareket etmesi son derece önemlidir” dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de Kuzey Afrika ve Ukrayna’daki olayların nasıl geliştiğini anlatırken, “Ukrayna’da çok kısa süre içerisinde yolsuzluk meselelerinden dolayı muhalefet ve iktidar karşılıklı tartışmaya girdi, halk yavaş yavaş hareketlenmeye başladı. Polis teşkilatı Ukraynalı vatandaşların üzerine yürüdü, 86 kişi hayatını kaybetti. Bu sefer toplum ayaklandı, devlet başkanının sarayını bastı, Rusya, devlet başkanını zorla kaçırdı. Türkiye böyle olayların yaşandığı bir ülke olmamalıdır. Türkiye kardeş kavgası içerisine girmemelidir. Hayatımızı zehir edebilecek, ülkede barışı, istikrarı ortadan kaldıracak davranışlardan uzak durmakta yarar olduğu kanaatindeyiz” dedi.
Bu arada Ankara’yı kaybedeceğini anlayan Melih Gökçek de “seçim sırasında elektrikler kesilecek, sandıklar kaçırılacak” gibi iddialarda bulunuyor. Oysa bu tür yöntemler, AKP tarafından 2009 seçimlerinde Ankara ve İstanbul’da kullanılmıştı.

***

İbrahim Okur ise mektubunda bakın nasıl bir uyarıda bulunuyor:
“’Mahkeme kararına lüzum yok, kapısını kırın ve o adamı alın’, ona seni çeteden tutuklatırım deyin’gibi lafları medyada manşet olan bir içişleri bakanının bulunduğu bir ülkede sokağa hâkim olmak için polisin silah kullanması, beklenenin tersine sonuçlar doğuracaktır şüphesiz. Ama iktidar, kontrolü kaybettiği için bunu göremiyor. Bu zat, hukuk devletinin bakanına benzemiyor. İnsanları sokağa çıkmaya tahrik ediyor. Başbakan, tehditkâr konuşuyor. Kendi tutumlarının yol açtığı gösterilerin önünü alabilmek için başvurdukları yöntemler, durumlarını daha da zorlaştırıyor. İktidar, idraksiz bir görüntü çiziyor. Kendi eylem ve kararlarıyla, içine düştüğü sarmalı göremiyor. Türkiye, dünya kamuoyunda çok büyük ölçüde itibar kaybediyor.”
Velhasıl bütün veriler, büyük bir provokasyona işaret ediyor! Uyanık olmakta fayda var.

Yazarın Diğer Yazıları