Kayyıma da kayyım mı lazım?

Birbirinden bağımsız gelişen ama ortak noktası olan üç vahim olay yaşandı.

Ankara’nın Keçiören ilçesinde, sabah karanlığında boş araziden geçerek okula giden 10 yaşındaki Tunahan Yılmaz, başıboş köpeklerin saldırısına uğradı ve ağır yaralandı.

***

İstanbul’da Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlu Muhammed Hasan Şeyh Mahmud, en sağ şeritten giden moto-kurye Yunus Emre Göçer’i ezerek öldürdü. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bilgi notuna göre olay yerinde düzenlenen kaza tespit tutanağında motosiklet sürücüsü şerit değiştirme kuralını ihlal ettiği gerekçesiyle kusurlu olarak yer aldı, araç sürücüsüne bir kusur atfedilmedi, gözaltına alınan Mahmud bu yüzden “taksirle yaralama” ile suçlandı ama serbest bırakıldı.

Savcılık 6 Aralık’ta Göçer’in hayatını kaybetmesinin ardından dosyanın 7 Aralık’ta trafik bilirkişisine gönderildiğini ve bilirkişinin aynı gün Göçer’in bir kusuru olmadığı yönünde görüş bildirdiğini, bunun üzerine 8 Aralık’ta yakalama kararı çıkarıldığını fakat şüphelinin 2 Aralık’ta ülkeden ayrıldığının tespit edildiğini açıkladı.

Mahmud ise ifadesinde motosikletin bir anda hiç sinyal vermeden frene basıp sağa döndüğünü, sürücünün kaskının da bulunmadığını, frene basmasına rağmen motosiklete çarpmaktan kurtulamadığını söyledi.

Bilirkişi, motosikletin en sağ şeritteyken yavaşladığını ve ardından banket boşluğuna doğru ilerlediğini, Mahmud’un kullandığı aracınsa yavaşlamadan motosiklete çarptığını tespit etti.

Ajanslara konuşan Göçer ailesinin avukatı Iyaz Çimen ise “Olaya ilk müdahale eden memurun yapmış olduğu hatalı değerlendirme”den bahsetti! Yunus Emre Göçer’in eşi “Bize intihar ettiği söylendi” dediğine göre, sadece zabıt tutanların değil, karakolda görevli bazı polislerin de Mahmud’u olayın içinden çekip çıkarmak için olağanüstü bir gayret sarf ettiği anlaşılıyor! “Bir yerden talimat mı geldi?” sorusu akla geliyor.

***

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, sosyal medya hesabından “Silvan yolunu Elazığ yoluna bağlayacak 12 kilometre uzunluğunda ve 50 metre genişliğindeki Şeyh Sait Bulvarı'nın yapım çalışmalarına başladık" diye bir duyuru yaptı.

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, daha sonra da bu adlandırmadan dolayı, belediyeyi yöneten kayyım valiyi eleştiren Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'a "12-13 yıl önce DBP'li belediye Şeyh Sait Bulvarı adını verdi. Kayyımın verdiği bir karar değil. Gereksiz bir tartışma. Biz isme değil, hizmete bakıyoruz" diye cevap verdi.

Ümit Özdağ, "Kayyım vali Diyarbakır’da Şeyh Sait Bulvarı inşa ediyor. Hangi devlet kendisine karşı isyan etmiş, yüzlerce subayı, askeri ve sivil memuru katletmiş ve sonunda idama mahkûm edilen bir vatan haininin ismini asıldığı şehirde inşa ettiği bulvara verir? Madem Şeyh Sait Bulvarı yapacaktınız neden kayyım atadınız? HDP de yapardı Şeyh Sait bulvarını. Siz yapmaya devam edin. Biz zamanı gelince o bulvara Diyarbakır’ın yiğit evladı Ziya Gökalp’in adını vereceğiz" ifadelerini kullandı.

***

Üç olay da devletin devlet olmaktan çıkarıldığını gösteriyor... Türkiye’nin başkentinde, yaz saati-kış saati uygulamasından vaz geçildiği için ilkokul çocukları okula karanlıkta gitmek zorunda kalıyor. Diğer taraftan, başkentin bir ilçesinde başıboş köpekler sokaklarda dolaşıyor ve kaymakamlık ve belediye önlem almaya gerek duymuyor!

İstanbul’daki olayda Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlu, sağ şeridin de sağından giden motosikletli genci ezip geçiyor, devletin polisi olması gereken kişiler, olay yeri tutanağına gerçek dışı veriler giriyor, karakoldakiler, ailesine yalan söylüyor, savcı da telefon talimatıyla adam ezmiş bir kişiyi serbest bıraktırıyor!

Diyarbakır’da bir bulvara, devlete isyan etmiş bir kişinin adı veriliyor, kayyım olarak vali tarafından yönetilen belediyenin açıklamasında adlandırmanın 12-13 yıl önce DBP yönetimi sırasında verildiği belirtilerek, “Biz isme değil, hizmete bakıyoruz" deniliyor!

Bu durumda kayyımın yerine de bir kayyım atanması gerekiyor! Çünkü devlete isyan etmiş ve yüzlerce askeri şehit etmiş bir kişinin adının bir caddeye verilmiş olması, kayyım-valiyi hiç rahatsız etmiyor...

Yoksa halkın, bu boşluğu görerek devlet otoritesini yeniden hâkim kılmak için devletin başına güvenilir bir kadro getirmesi mi gerekiyor?

Yazarın Diğer Yazıları