Kaybetmezsek bulduk Tayyip Bey!
Tayyip Erdoğan, “korkular” ve “özgüven” temelinde bir konuşma yaptı ve “Asırlardır bizi bölünmekle korkutuyorlar. ’Bölünürüz, dağılırız’ diyerek özgürlüklerin önüne set çektiler. 12 yılda, bizi korkuttukları konularda cesur adımlar attık. Ne oldu, Türkiye bölündü mü? Diyarbakır’a giderseniz ’Kürt meselesi’derseniz bölünürüz diyorlardı. Ben 2005’te ’Kürt meselesi’dedim. Ne oldu? Bölündük mü? 12 yıldır yaptığımız hangi reform Türkiye’yi böldü? Bir başka korku aracı da, hepimiz yaşadık; irtica korkusuydu. 150 yıldır milletin değerlerine sahip çıkmasına, inançlarını yaşamasına ‘irtica gelir’ korkusuyla karşı çıktılar” diye konuştu ve “millete özgüven kazandırmak için çalışıyoruz” dedi!
Yani Türk Milleti, özgüvenini kaybetmiş de Tayyip Erdoğan ile bulacak! Nasıl özgüven kazandıracak? T.C. tabelalarını, “Ne mutlu Türküm diyene” yazılarını kaldırarak mı? Yoksa Türk Milliyetçiliğini ayaklarının altına alarak mı?
Hani bazı yörelerde “kaybetmezsek bulduk” denilir ya, tam da o hesap!
***
Bir defa Tayyip Erdoğan, Türk Milleti diye bir milleti kabul etmiyor. Yerine geçici olarak “Türkiyeli” diye bir kavram getirmeye çalıştı ama tutmadı. Türkleri, 36 etnik gruptan biri olarak görüyor! Millet derken Türk milletini kastetmediği kesin! Dolayısıyla Türk Milleti, böyle bir siyasi dayatmada bulunan kişiye nasıl güvensin?
Korku meselesine gelince... Türk Milleti, Amerikalıdan korkmuyor, İngiliz’den, Fransız’dan, Alman’dan, Rus’tan, Çinli’den korkmuyor! Türk Milleti, kendisini yöneten siyasi kadronun gafletinden, dalaletinden ve hatta ihanetinden korkuyor! Siz icraatlarınızla, asıl bu korkuyu ortadan kaldırabiliyor musunuz? Mesele budur!
Yoksa milletin kendisine özgüveni tamdır! Ancak kendisini yöneten siyasi kadronun Büyük Orta Doğu Projesi Eş Başkanlığı gibi görevlerle, alenen başka devletlerin ve milletlerin siyasi hedeflerine hizmet ettiğini de görmektedir.
Tayyip Erdoğan’ın örnek verdiği Atatürk tam da bu konuda, “Bir insan, belki kendi arzusiyle şahsî hürriyetini yok etmek ister, fakat bu teşebbüs koca bir milletin hayatına ve hürriyetine zarar verecekse, muazzam ve şerefle dolu bir millet hayatı, bu yüzden sönecekse ve o milletin çocukları ve torunları bu yüzden yok olacaksa bu teşebbüsler hiçbir vakit meşru ve kabule değer olamaz. Ve hele böyle bir hareket hiçbir vakit hürriyet namına hoş görülemez” diyor.
***
Türk Milleti, kimseden özür dileyecek bir iş yapmadı, yedi düvele karşı vatanını savundu. Dolayısıyla kendisi adına başkalarına şirin görünmek isteyenleri başında tutmayacaktır.
Kaldı ki Türk vatanı bugün fiilen bölünmüştür. Oslo’daki PKK-MİT görüşmelerinde koordinatör ülke temsilcisi, “Sizi buraya biz topladık, Abdullah Öcalan’ın talepleri TBMM’de görüşülecektir” diyordu. Öcalan’ın talepleri yasa haline getiriliyor, Güneydoğu’da karakol yaptıramıyorsunuz, askerleriniz kaçırılıyor, çocuklarınız kaçırılıyor, Meclis kürsüsünden bir terör mahkûmu konuşuyor ve “Kalekol inşaatlarından vazgeçin, askerlerinizi verelim” diyor! Tayyip Erdoğan da “Ne oldu bölündük mü?” diye soruyor!
Daha nasıl bölünecekti Türkiye? Her yere bayraklarını da asmadılar mı?
***
İrtica ise bugün fiilen iktidarda değil midir? Devletin paralel bir örgütün elinde olduğunu siz söylemiyor musunuz? Buna karşı verdiğiniz uyduruk mücadeleyi, seçim sürecinde “Yeni istiklal savaşı” olarak gösteren siz değil misiniz? İrtica daha nasıl gelecekti?
Yurt dışından emir alan hakim, savcı, subay, polis, akademisyen, gazeteci kadroları olan bir ülkenin Başbakanı değil misiniz? Ve siz de meşruiyetinizi ABD ve AB’den sağlamaya çalışmadınız mı? Partinizin programı bile Amerika’dan gönderilmedi mi?