Karanlıkta Mum Işığı!

Bizim meslekte bazı dostlarımız, küfür, hakaret veya tehdit yüklü mektuplar, mesajlar aldığı zaman öfkeye kapılıyor, ciddi cevaplar yazıyor.
Doğrudan bana gelen bu tür mektupları çöpe atıyor, mesajları ise siliyorum! Fakat, yazılarınızı alıp başka sitelerde yayınlıyorlar, küfür edenlerin cevaplarına da altında yer veriyorlar!

***

Ünlü Psikiyatri uzmanı Afet K. Akyol, bir hastasını anlatıyor:
Öğle sonu randevulu bir hanım hastamla görüşüyordum. Salonumuzda anormal bir gürültü ve konuşmalar oldu, küfür, bağırış, çağırış, gür bir erkek sesi. Heyecanla salona çıktım. Hasta yakını iri yarı üç erkek, aynı güç ve kuvvette ve kırk yaşlarındaki hastayı zaptetmeye çalışıyor. Bana öyle bir baktı ki içimi ürperti. Sekretere,
“Kafir, ört başını!” diye bağırdı.
Randevulu hastadan özür dileyerek başka bir odaya aldıktan sonra adamı ve yakınlarını içeri aldım, yerime oturdum, hasta yine bağırmaya başladı:
“Hayır oturma kafir gari, önce başını ört. Penum hiçbir şeyum yok anladun mi, pen peygamberim. Habu tünyaya senun kibi kafirleri imana keturmeye keldum. Anladun mi, çabuk ört paşuni!”
Hastayı Trabzon’dan acil olarak getirmişler. Ailesini yakından tanıyorum.
“Tamam, tamam, başımı örteyim. Sen de otur bakalım. Bağırma sakin ol.”
Allah’tan dolabımda büyücek bir eşarbım var. Çıkarıp kafama sıkıca bağladım.
“Saçın görünuyi kafir gari, saçlaruni iyice kapat. Pak pak birkaç tel görunuyi”
Saçlarımı düzelttim.
“Tamam oldi” dedi; “Hele uşağum, bu gari toktor midur, pen nereten pileyim!”
“Evet doktorum, bak diplomalarım burada.”
“Şimdi bir salavat getur pakalum, dine imana gel.”
Kardeşleri özür dilercesine yüzüme bakıyor. Ben de “Yarabbi sabrımı arttır” diyorum. Başladım:
“Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammedûn abduhu ve resuluh.” “Ula uşağum, kafir gari piliyu! Tua da pilur misun?”
“Bilirim tabii, hatta yasini ezbere bilirim.”
“Oku hadi:”
Yasini okumaya başladım. Baktı ki biliyorum, “kes kes yeter” dedi.
Bu arada arkadaki Atatürk resmini gördü. Dik dik baktı, ben yola geldim ya sıra Atatürk’te:
“Kaldur o püyük kafir atamun resmini!”
Galiba kendimi kaybettim. “Yeter artık yeter, senin bu yaptığın ne peygamberliğe yakışır ne beyefendiliğe ne Karadenizliliğe. Bugün burada varsam onun sayesinde varım. Ama üç gün sonra geldiğinde de indir dersen o zaman düşünürüz” dedim.

***

Hasta tedaviyi kabul etmiş, giderken sekretere “paşuni ört” diye bir daha bağırmış. Beş gün sonra yoğun ilaçlarını kullanmış olarak tıraşlı, ceketi ilikli, olarak gelmiş, mahçup bir tavırla başı önünde “Toktorum, sizden çok özür tiliyorum. Pana çok sabrettunuz. Tövbe tövbe kendumi peygamber zannettum. Haşa haşa pen kim peygamber kim? Yüce Allahum affetsun, püyuk günah işledum. Siz da peni affedun” demiş.
Afet Hanım, hastanın yüzüne gülerek bakmış ve “Bu resim ne olacak? İndireyim mi?” diye sormuş.
Hasta “Hayır hayır. Saçmaludum. O çok müparek bir atamtur. Penum da kızlarum okuyi, toktor hanum, onun sayesinde kızım da toktor olacak. O ulu adama hepumuz çok şey borçluyuz. Lütfen siz beni pağuşlayun. Onun da ruhundan özür diliyrum” diye cevap vermiş.

***

Ünlü psikiyatri uzmanı Afet K. Akyol’un “Karanlıkta Mum Işığı” adlı kitabını okuyunca kendimi doktor, hakaret korosunu da ruh hastası yerine koymaya başladım.
Kendilerinden başka kimseyi Müslüman veya vatansever saymayan ve sayıları çoğalan ruh hastaları da ancak sabırla ve ilaçla tedavi edilebilir. Köşe yazısı ile tedavi olmazlar.
Akyol, Seneca’nın bir sözünü de hatırlatıyor:
“Doktor, kendini kaybetmiş bir hastasının huysuzluklarına kızmaz. Ateşlendiği bir sırada kendisine dil uzatmasına da sinirlenmez. İşte akıllı bir adamın da insanlara yapacağı muamele böyle olmalıdır.”
KARANLIKTA MUM IŞIĞI: Afet K. Akyol, Bilgi Yayınevi

Yazarın Diğer Yazıları