Kahramanlar varsa vatan vardır

Çocukları Ceylan, Hazal ve Veysel'i yanına alıp bayram alışverişine çıkmıştı… Önce 8 yaşındaki Hazal'a hırka alacaktı…

Bingöl'de dükkânların önünde vitrinlere bakarken canlı bombayı fark ediyor… Hatice Belgin çocuklarını korumak için canlı bombanın üzerine atlıyor… Bombanın patlaması sonucu şehit düşüyor… O patlamada yaralanan 11 yaşındaki oğlu Veysel de girdiği yoğun bakımdan sağ çıkamıyor…

Hatice Belgin'in kahramanlığı sayesinde hem diğer çocukları kurtuluyor ve belki de çok daha büyük bir facia önlenmiş oluyor…

***

Ekim 2011'de bir kurban bayramı arifesinde gerçekleşmişti bu olay… Görüntünün dramatikliği karşısında PKK özür dilemek zorunda kalmıştı… Bir cinayet şebekesinin özür dilemesinin tabii ki hiçbir anlamı yoktu ama PKK işin bu yanına 'profesyonelce' eğilirken devleti yönetenlerin bu konuda çok büyük eksiği vardı…

Dikkat edilirse Kuzey Irak'tan ve Kuzey Suriye'den PKK'ya ait batıya servis edilen bütün görüntülerde kadın teröristler var… Bunlar PKK'nın 'bölgede kadını yok sayan şiddet yanlısı radikal dinciliğe karşı kadının özgürleşmesini savunan, modern, lâik ve işbirliği yapılabilecek tek örgüt' statüsünü pekiştirmeye yarıyor…

Cenevre sözleşmesine göre çok ağır suç olarak kabul edilen 'çocuk savaşçı' ve uyuşturucu ticaretinin üzerinde pek durulmazken 'Ortadoğu'nun özgürlük savaşçısı kadınları' pazarlamada çok fazla karşılık buluyordu…

Bu iğrençliğe bir dönem bizim medya da çanak tutmuştu… PKK'lıların düpedüz katilliğini gölgeleyen, onların 'insanî' taraflarını öne çıkaran röportajlar birbirini takip ediyor, 'dağda gitar çalan kadınlar' karşımıza çıkarılıyordu…

Oysa aynı PKK Eylül 2011'de Siirt'te içinde 6 kadının bulunduğu araca bombalar ve ağır silahlarla saldırmıştı… Polis Meslek Yüksek Okulu yakınındaki saldırıda 4 kadın ölmüş, 2 kadın ise ağır yaralanmıştı…

Teröristler araçtakileri polis aileleri zannetmişti… Değildi tabii… Ölenler arasında BDP'li Başkan Yardımcısı'nın yeğeni Kevser Çekin de bulunuyordu… 'Polis aileleri' zannederek PKK öyle bir hınçla saldırmıştı ki, bir kızın üzerinde yüzden fazla mermi yarası vardı…

***

Kadın-erkek, çoluk-çocuk ayırmadan katleden bir terör örgütü 'terörist' gerçeğini örtebilmek için kadını kendisine propaganda malzemesi yaparken, çocuklarını korumak için canlı bombanın üzerine atlayan gerçek kahraman Hatice Belgin'in adının yaşatılması ve dünyaya sunulması bu devletin görevi olmalıydı… O da öyle adını sokağa veya okuma salonuna vererek değil, büyük bir havaalanına veya milyonların geçtiği köprüye verilerek… Dostun düşmanın beynine çakarak…

Kimse kendisini kandırmasın; Türkiye Cumhuriyeti'nin herhangi bir havaalanına Şerafettin Elçin'in mi adı yakışırdı, yoksa Hatice Belgin'in mi? Üstelik kardeşlik adına!..

Kimse yapmasa devlet televizyonu gerçek olan bu kahramanlığı tarihe daha fazla mâl edecek bir filmi organize edebilirdi, etmelidir de… Çünkü toprakları 'sıradan' olmaktan çıkaran, ona anlam katan, onu vatan kılan veya vatan olarak tutmaya yarayan bu kahramanlardır… Tıpkı İzmir'de şehadeti pahasına çok daha büyük bir facianın önüne geçen polis Fethi Sekin gibi…

Devletin kahramanlar yaşatacaksa, devlet de kahramanları yaşatmalıdır… Eşkiyayı 'evlâd-ı resul' ilân eden ahmaklık dönemleri tortularıyla birlikte bir an önce yok edilmek mecburiyetinde…

Kahramanlar varsa vatan vardır, devlet vardır… Kahramanlar hem ismen, hem de ruhen öldüğünde devlet de ölür… İzmir'de elleriyle beslediği köpeğin, şehit polis Fethi Sekin'in can verdiği yerdeki fotoğrafı hepimize ibret olsun…

Yazarın Diğer Yazıları