İştvan Mandoki Kongur
İştvan Mandoki Kongur, benim neslimden Türkologların çok iyi tanıdığı Macaristanlı bir Türkolog. Fakat o, sadece Türkologların değil Türk Dünyası'na ilgi duyan herkesin tanıması gereken bir isim.
Mandoki Kongur, 1944 yılında Macaristan'ın Büyük Kumanistan bölgesinde doğdu, 1992 yılında Dağıstan'ın başkenti Mahaçkala'da vefat etti. Ünlü Türkolog Gyula Nėmeth'in öğrencisi olmuş ve kısa zamanda Macar Türkolojisinin farklı bir siması hâline gelmişti.
Mandoki Kongur, Kuman/Kıpçak Türklerinin soyundan geldiğini, kendisinin bir Kıpçak Türk'ü olduğunu küçük yaşta öğrendi. O bilinçle yetişti. Akademik hayatında da unutulmuş olan atalarının dillerini bulmaya çalıştı.
Kuman/Kıpçak Türklerinin bir bölümü 1239 yılında Macaristan'a gelip yerleştiler. Onların toprakları bugün de hâlâ Kuman toprağı olarak adlandırılır. Hristiyan oldular ve 1800'lere kadar ana dillerini kullandılar. Özellikle dinî metinlerde ve bazı tekerlemelerde atalarından kalma Kıpçak Türkçesi izlerini Mandoki Kongur buldu ve yayımladı.
Türkiye Cumhuriyeti'nin 50. yıl dönümü vesilesiyle İstanbul Üniversitesi, 1973 yılında uluslar arası bir Türkoloji kongresi düzenledi. Kongreler üç yılda bir yapılarak uzun süre devam etti. Biz genç Türkologlari bu kongrelerde yabancı meslektaşlarımızı, özellikle Doğu blokundan ve Sovyetlerdeki Türk Cumhuriyetlerinden gelen Türkologları görüp tanıma imkânı bulduk.
1970'lerde tanıdığımız genç Türkologlardan biri de İştvan Mandoki Kongur idi. "Ben Türk'üm, Kıpçak Türk'üyüm." diyordu. Türkiye'deki yayınları alıp ülkesine götürüyordu. Onları ya elden yahut posta ile Türk Dünyası'ndaki meslektaşlarımıza gönderiyordu. O tarihlerde Doğu bloku demir perde idi ve bizim kitap alış verişi yapmamız mümkün değildi. Bir Doğu bloku ülkesi olan Macaristan için bu imkân vardı ve Kongur bizim irtibatımızı sağlıyordu.
1986'da 10 kişilik bir Türkologlar heyeti, Altayistler konferansı için Taşkent'e gittik. Bu ilmî gezi, Türk Dünyası'na ilk çıkışımızdı. Tabii konferans programı belirlenmişti ve onun dışına çıkılamazdı. Her şey zaptürapt altına alınmıştı. Özbekistan'ın genç şair ve yazarları bizi evlerine davet ettiler. Program dışı bu daveti kabul etmeli miydik? İmdadımıza Kongur yetişti. "Bu arkadaşlar Özbekistan'ın milliyetçileri, gidin." dedi. Programı hazırlayanları atlatarak gittik ve orada unutulmaz bir gece geçirdik. Gülnar adlı romanımda bu ilmî gezi ve Kongur yer almıştır.
1990'da Altaylar dizisini çekmek üzere Moğolistan'a gittiğimizde de Kongur'un izine rastladık. Moğolistan Kazaklarından bir genç, Türkleri ve Türk Dünyası'nı soruyordu. Bunları nereden öğrendiğini merak ettik. "Macaristanlı Türkolog İştvan Mandki Kongur geldi ve bunları bize anlattı." dedi.
1990'ların başında Kırım'da bulunduğumuz gezide de Kongur vardı. Han Sarayı'ndaki caminin minaresine bir arkadaşımız çıkmış ve ezan okumuştu. Bahçede toplu hâlde namaz kılmıştık. Yani 1990 veya 1991 yılında Sovyetler Birliği'nde eylem yapmıştık. Şimdi yine Rus postalları tarafından çiğnenmiş bulunan güzel Kırım'daki Salgır ırmağı boyunda yürüdüğümüz geceleri unutmak mümkün değil. Kongur ile Gaspıralı İsmail'i ve Türk Dünyası'nı konuştuk.
Mandoki Kongur, Türk Dünyası âşığı idi. Her yaz Türk coğrafyalarından birine gider, uzun süre oralarda kalır, malzeme toplardı. En çok gittiği yer de Kumuk ve Nogayların yaşadığı Dağıstan idi. Kumukların büyük şairi Badrutdin Magomedov ile dost olmuştu. Badrutdin'in konuğu iken 1992 yılında o topraklarda vefat etti. Vasiyeti üzerine Almatı'da toprağa verildi.
Badrutdin Magomedov arkadaşını unutmadı ve onun hakkında bir kitap yazdı. Kopan Üzengi adlı eseri, Çetin Pekacar, Kumuk Türkçesinden Türkiye Türkçesine aktardı. Eser, TÜRKSOY tarafından yayımlandı.
Mandoki Kongur ve Badrutdin 09 Aralık 2019'da Budapeşte'de anıldı. TÜRKSOY, Türk Konseyi, Yunus Emre Enstitüsü, Türkiye, Azerbaycan ve Kazakistan büyükelçiliklerinin iş birliğiyle düzenlenen toplantıda ben de bir şeyler söyledim. Kongur'un bulduğu atalardan kalan duayı okuyarak onun ruhu önünde eğildik.
Önümüzdeki hafta Türkiye'den, yine genç yaşta kaybettiğimiz bir Türkoloğu, Turgut Günay'ı yazacağım. O yalnız Türkolog değil şairdi, bizim Yetik Ozan'ımızdı. Ölülerimizin ruhları bizimle yaşamaya devam ediyor.