İşte manzara, yorum sizin
Burası Türkiye. Her zaman olduğu gibi herkes üfürüyor ve yine herkes kehanetini ortaya koyuyor. Bütün bunların ötesinde bir de iktidarın kendi gerçeği var. Öncelikle tüm taraftarlarıyla ikilem içindeler.
İmamoğlu ile ilgili kararı ABD''nin ayarladığını bile yazan gazeteler var. Gerekçeleri çok ilginç. Avrupa ve ABD basını, konuyu, "Erdoğan rakibini tasfiye ediyor" diye sayfalarına taşımış..
Başka?
Abdullah Gül başta olmak üzere Selahattin Demirtaş, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan gibi adamlar İmamoğlu''nun adaylığını destekliyormuş. Bu teoriyi savunanlar, aynı zamanda iktidarın kalesine barut taşıyanlar. Lakin söyledikleri gibi sahiden ABD, AKP iktidarının gücünün zirvesinde olduğu, Bekir Bozdağ başkanlığında yargıya hâkimiyetin doruğunu yaşadığı bir süreçte; hem de bir önceki mahkeme hâkimini görevden alarak amacına ulaşmışsa, Türkiye bitmiş, iktidar hepten çukura düşmüş demektir.
Bazı şeyler, isteseniz de komployla açıklanamıyor. Türkiye''de bütün siyasi gözlemciler, aklı başında yazıp çizenler biliyor ki, AKP, lideri Erdoğan''la birlikte, 2018''den itibaren, (bırakın Türkiye''yi) dünyanın en güçlü siyasi iktidar varlığına sahip.
Tüm güç ve tüm yetki, partili Cumhurbaşkanında. Buna rağmen Amerika gelip yargıya müdahale edebiliyorsa bu iktidar tükenmiş, kontrolü kayıp etmiş, yönetemiyor demektir.
Bu birinci konuydu.
Gelelim ikincisine.
"Seçime giderken ne yapılmak isteniyor" sorusuna.
Bu konuyla ilgili olarak da çok çeşitli açıklamalar var.
Bir kaçı şöyle:
-İktidar, İmamoğlu''nu saf dışı bırakıp, seçim öncesi İstanbul belediyesinin imkânlarını ele geçirmek istiyor.
-Erdoğan İmamoğlu''nu kendine en büyük rakip görüyor. Belediye seçimlerini onun karşısında iki kere kayıp etti. Şimdi de cumhurbaşkanlığını kayıp eder. Öyle ise İmamoğlu''nun önünü kesecek.
-CHP''de Kılıçdaroğlu''nun adaylığı meselesi epey yol almıştı. İktidar, İmamoğlu''nun ceza almasını sağlayarak, 6''lı Masa''da karmaşa yaratmak istiyor. Çünkü bu mağduriyet ister istemez Kılıçdaroğlu''nun önünü keser. O da, partililer de buna karşı itiraz eder ve bir karmaşa böylece başlamış olur.
-Bir başkası da şu: AKP ve MHP, Kılıçdaroğlu''nun aday olmasını istiyor. O aday olursa kazanacaklarına inanıyorlar. Bu sebeple, İmamoğlu''nun seçime girmesine mani olmak ve hem de İstanbul Belediye''sinin imkânlarını seçimde kullanmak istiyorlar. Bir taşla birkaç kuş vurma gayretindeler.
-Son olarak bir de şunu ilave edebiliriz. İktidar, 6''lı Masa''nın İmamoğlu''nu aday göstereceğini anladı. Şimdi bir "Ahmak" sözüyle, ona ceza vererek siyasi geleceğini istinaf mahkemesinin vereceği karara bıraktı. Böylece, Erdoğan''ın önündeki muhtemel ve fakat güçlü bir rakip tasfiye edilmiş oldu. Çünkü 6''lı Masa onu aday gösteremez. Eğer gösterirse kazanacakları seçimi riske atmış olurlar.
Niye?
Ya iktidar, bir talimatla istinaf mahkemesini karara zorlar ve İmamoğlu''nun cezası onanırsa ne olacak?
6''lı Masa''nın adayı devre dışı kalacak. Öyle ise bu riski göze alamazlar.
Tartışmalara ve yazılıp çizilenlere baktığımızda özet böyle.
Bir de iktidar ahalisinin, gelişmeler karşısında kimin ne diyeceğini ve hatta ne dediğini bilememesi var. O mahalle kendi içinde çelişkili.
Kimi;
-Kendisi de mağduriyet yaşamış Erdoğan bilmiyor mu yaratacağı mağduriyetin İmamoğlu''nun işine yarayacağını. İktidar neden mahkemeye böyle bir karar alması yönünde baskı yapsın derken; kimi de, "mahkeme devam ediyor", kimileri de, "hakaret eden elbette karşılığını alacak" diyor.
Sonuç?
Sonuç şu:
-Türkiye''de siyaset gene karışık.
-İktidar kazanamamaktan korkuyor. Öyle olmasaydı, tam seçime gidildiği süreçte, caza hukukunda otorite kabul edilen hocaların yazdığı bilirkişi raporuna rağmen mahkeme, böyle bir karar veremezdi. Mahkeme süreci anormal seyretmezdi. Hukuken kabul edilebilir olurdu.
Bütün söylemleri bir köşe yazısında değerlendirmek mümkün değil.
Yorum sizin.