İsrail’in vadedilmiş topraklar amblemi!
Gazze’de ve şimdi de Lübnan’da katliam yapan İsrail ordusunda bazı askerlerin kollarına taktıkları “vadedilmiş topraklar”ı simgeleyen amblemler üzerine Milliyet’e konuşan Abdullah Ağar, İsrail’de tahrip edilmiş Tevrat’tan, Talmud’dan etkilenen bazı çevrelerin inandığı “kıyametçi bir dogma” olduğunu belirterek “Bunlar Nil’den Fırat’a yani doğu ve batı sınırları belli olan ama kuzey-güney sınırları çok da belli olmayan, kimilerinin Türkiye’yi de dahil etmeye çalıştığı bir dogmaya, bir teopolitik kıyametçi ihtirasa karşılık geliyor. Buna özellikle İsrail Savunma Bakanlığı’ndaki bazı karar mekanizmalarından, komuta kademelerinden inanan insanlar olunca bu iş ciddileşiyor. Ama aslında altı son derece boş... Nasıl yapacaksın, kimle yapacaksın, hangi güçle yapacaksın bunların cevabı yok. Bir ihtiras bu...” dedi.
Ağar, “vadedilmiş topraklar” ile DAEŞ’in alanlarının örtüştüğüne de dikkat çekti.
***
Hatırlatmak gerekiyor ki vadedilmiş toprakları gündeme getiren, 1994'te Tansu Çiller oldu. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak İsrail'i ziyaret eden Çiller'i karşılayanlar arasında iki sene önce öldü diye hakkında ilan verilen MOSSAD ikinci başkanı David Kamhi de vardı. Kamhi, Barzani ve Talabani’ye askeri eğitim ve silah verilmesini organize eden kişiydi. Çiller, gezi sırasında "Arz- Mevud'da bulunmaktan çok mutluyum. İsrail'in vadedilmiş topraklarda oturma hakkı var!" gibi laflar etti! Vadedilmiş denilen topraklar arasında Türkiye toprakları da vardı!
Yahudi asıllı İngiliz-Amerikan vatandaşı Bernard Lewis de tarihçi ve ABD Başkanı Baba Bush’un danışmanı kimliğiyle 1996 yılında Yapı Kredi Bankası tarafından “Orta Doğu kimliği üzerine” konulu bir konferans için Türkiye’ye getirilmiş, bir “Orta Doğu kimliği” oluşturulabileceğini söyleyerek bu coğrafyadaki Türk, Arap ve Fars gibi kimliklerin yapay olduğu üzerinde durmuştu!
Lewis, konferansın sonuna doğru, önündeki bir düğmeye basarak bölgenin haritasını göstermişti. Türkiye, Irak, Suriye, Ürdün, Lübnan, İsrail, Mısır, Suudi Arabistan, Yemen ve Körfez ülkelerini gösteren dik bir harita... Bu konferansta edindiğim bilgileri, başka kaynaklardan edindiğim bilgilerle birlikte değerlendirerek, ABD’nin bölgede bir Orta Doğu Birleşik Devletleri kurmak istediği kanaatine varmıştım. Tabii bu bilgiyi kamuoyuna yansıtmıştım.
O tarihte henüz Büyük Orta Doğu Projesi telaffuz dahi edilmemişti. 8 yıl sonra, 2004 yılında, ABD Başkanı Bush, sefer görev emri gibi bir tebligat yaparak Tayyip Erdoğan’ı “Büyük Orta Doğu Projesi Eş Başkanı” ilan etti.
O tarihe kadar benim tespitlerim medyada komplo teorisi olarak görülüyordu! Ne zaman, bir konferansta veya televizyon programında Orta Doğu Birleşik Devletleri diye bir senaryonun varlığından bahsetsem, alaycı bakışlarla karşılaşıyordum! ABD ve Türkiye yönetimlerinin resmi açıklamalarından sonra ise herkes Büyük Orta Doğu projesi hakkında fikir üretmeye başladı! BOP hakkında kitaplar da çıktı...
***
O zamanlar kamuoyunu sık sık şu şekilde uyarıyordum:
“Tevrat’ta çok açık bir şekilde İsrailoğullarına, en Batı’da Akdeniz kıyısındaki bugünkü İsrail topraklarından, doğuda Fırat’a kadar olan bölgeyi işgal etmeleri çağrısında bulunuluyor. Bugünkü planların ana temasını bu ideoloji oluşturuyor ve ABD’nin petrol çıkarları ile bütünleştirilip başka bir renge boyanarak dünya kamuoyuna sunuluyor.
Büyük İsrail projesinin gerçekleşebilmesi için, önce Türkiye’nin da dahil edildiği bir büyük savaş gerçekleştirilmeliydi ki ortalık karışsın, barış masasına oturulduğunda, haritalar yeniden çizilebilsin.”
Tevrat'taki Büyük İsrail'in içinde bugünkü İsrail, Lübnan, Ürdün, Suriye'nin Fırat'ın altında kalan bölümü, Irak'ın Fırat'a kadar olan bölümü ve Suudi Arabistan'ın kuzey kısımları bulunuyor... İsrail, Tevrat'taki bu hedefi genişleterek Türkiye'nin Fırat'ına kadar uzatıyor ve Kuzey Irak'ta Fırat'ın doğusunda yer alan Türkmen-Kürt bölgesini de hayal ettiği ülkenin toprakları arasında sayıyor.
Barzani ve Talabani de örgütlendikleri günden beri İsrail'in askeri eğitim ve mali yardımlarından bu hayal uğruna faydalandı.
***
Büyük İsrail projesinin gerçekleşebilmesi için önce Irak ve Suriye’nin istikrarsızlaştırılması ve Türkiye'nin yönetim yapısının değiştirilmesi gerekiyordu!
Irak’ın işgali ve Suriye’de ABD ve Türkiye yönetimleri tarafından iç savaş çıkarılmasının asıl sebebi budur. Atatürk'e de aynı sebeple, yani Türkiye’yi çözmek için saldırıyorlar. Bunun için Yeni Anayasa istiyorlar!