Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ahmet B. ERCİLASUN
Ahmet B. ERCİLASUN

İskenderun belediyesine destek

İskenderun Belediye Başkanı Mete Aslan ay yıldızlı Türkiye haritası üzerindeki  “ya sev ya terk et” yazılı afişleri şehrin bütün reklam levhalarına koydurdu. Basın yayın organlarının birçoğu ve bazı siyasiler Mete Aslan’a saldırıya geçtiler. Daha önce de Tayyip Erdoğan aynı anlama gelebilecek sözler söylemiş; ancak  “ya sev ya terk et”  sözlerinin MHP’ye ait olduğunu ileri sürmüştü. MHP yetkilileri de sözü sahiplenmemişti. Siyasiler ve yazar çizer takımı bir illetten kaçar gibi bu sözden kaçıyorlar. Sözün anlamını biraz irdeleyelim bakalım, kaçanlar doğru mu yapıyorlar.

Önce, eskilerin kullandığı bir tabir üzerinde durmak istiyorum:  “Mefhum-u muhalif.”  İkinci kelimedeki ha hecesi uzun söylenmeli. Hasan’daki ha gibi değil Hakan’daki ha gibi telaffuz edilmeli. Tabiri  “karşı kavram, zıt kavram”  diye sadeleştirebiliriz. Eskiler bir kavramın zıddından hareket ederek onu daha iyi anlamaya ve anlatmaya çalışırlardı. Namık Kemal’in çok meşhur olmuş  “insan vatanını sever”  cümlesini ele alalım. Bu sözün mefhum-u muhalifi şudur:  “İnsan olmayan vatanını sevmez; vatanını sevmeyen insan değildir.”  Mefhum-u muhalifine bakınca  “insan vatanını sever” cümlesinin anlamı çok daha açık bir şekilde ortaya çıkmış oluyor. Bir de Mehmet Emin Yurdakul’un ünlü şiirine bakalım: Ben bir Türküm, dinim cinsim uludur / Sinem, özüm ateş ile doludur / İnsan olan vatanının kuludur / Türk evladı evde durmaz giderim. Üçüncü mısranın mefhum-u muhalifi nedir?  “Vatanının kulu olmayan insan değildir.”  Konumuz vatan diye hep vatan üzerinden örnek verdim. Bir de başka örnek vereyim. Ziya Gökalp’ın ünlü sözü: “Gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım.”  Bunun da mefhum-u muhalifi  “gözlerimi kapamam, vazife mi de yapmam”  şeklindedir. Vaktiyle bazı aydınlar bu sözün mefhum-u muhalifini düşünselerdi vazife aşkını anlatan bu cümleyi alaya almaya kalkışmazlardı.

Şimdi de  “ya sev ya terk et”  sözünün mefhum-u muhalifine bakalım:  “Hem bu vatanı sevme, hem de burada yaşamaya devam et.”  İnsanın doğup büyüdüğü vatanı sevmeden orada yaşaması mümkündür ama böyle bir durumda o insan mutlu olabilir mi? Bu durumdaki bir insanın ruh sağlığı yerinde olabilir mi? Eğer bir insan vatanını sevmiyorsa ve kendi kendini orada yaşamaya mecbur tutuyorsa o insan kendi kendine eziyet ediyor demektir ki böyle insanlara da mazoşist dendiğini hepimiz biliyoruz. Duruma bir de vatanı sevenler açısından bakalım. Çevrelerinde vatanı sevmeyen insanlar olduğunu biliyorlar ve buna katlanıyorlar. Vatanı sevmeyenler bu topraklar için âcil bir tehlike olmasalar bile potansiyel tehlikedirler. Vatana kötülük yapmaları her zaman mümkündür. Bunların sayıları arttıkça potansiyel tehlikenin büyüklüğü de artar ve aynı zamanda daha yakın bir tehlike hâline gelir. Bölücü terör bunun en açık delilidir. Demek ki vatanını sevenler çevrelerindeki potansiyel tehlikeye rağmen onlara bir şey demeyecekler ve tehlikeyle birlikte yaşamaya devam edecekler. Yani onlar da kendi kendilerine eziyet edecekler; onlar da mazoşist olacaklar.  “Ya sev ya terk et” sözünü bir hastalık gibi görüp ondan kaçanlara şimdi soralım. Bu söz mü hastalıklı bir ruhun tezahürüdür; yoksa kendi kendine eziyet etmek mi?

İskenderun Belediye Başkanı Mete Aslan bence doğru bir yoldadır ve sağlıklı bir tepki göstermektedir. Kendisini desteklediğini düşündüğüm İskenderunlulara bir soru sorarak yazımı mizahi bir tarzda bitirmek istiyorum: Acaba  “güzel”  kelimesinin mefhum-u muhalifi nedir?

Yazarın Diğer Yazıları