IŞİD, PYD ve AKP’nin üst aklı aynı!
Biz ötedenberi, El Kaide gibi örgütlerin arkasında Amerikan planlaması bulunduğunu söylüyorduk. Son olarak IŞİD’i de ABD’nin organize ettiğine dair somut verileri hatırlatıyor ve Türkiye’nin bu satranç tahtasında piyonlardan bir adım önde olduğunu, ancak oyun bittiğinde piyonlarla aynı kutuya konulacağını belirterek, devleti yönetenleri uyarmaya çalışıyorduk.
Tabii bir gazeteci olarak bunları ifade etmek, tek başına yeterli olmuyor, basında herkes, gerçeği bildiği halde bu tür değerlendirmeleri hemen “komplo teorisi” kapsamında göstererek yerel dinamikleri öne çıkarıyordu. Elbette bölgede hazır zemin olmadan ABD dahil hiçbir gücün istihbarat servisi, böyle senaryolar uygulayamaz ama gerçeğin sadece bir kısmını görerek diğer kısmını saklamak, hem kişisel hem de meslek ahlâkına sığmaz.
***
Gerçeği, bu defa Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin açıkladı. Putin, “Suriye’de, eski zamanlarda olduğu gibi ABD ve müttefikleri militanları doğrudan finanse etti ve silah sağladı. Saflarına çeşitli ülkelerden paralı savaşçıların katılmasını teşvik etti. Militanlar parayı, silahı, askeri uzmanları nereden buldu? Nasıl oldu da IŞİD en güçlü, neredeyse askeri bir gruba dönüştü?” dedi.
Putin, “Zamanında Sovyet Birliği’ne karşı mücadele için Afganistan’da deneyim kazanan İslamcı aşırılık hareketlerine sponsorluk etmişlerdi. Bu hareketlerden Taliban ve El Kaide doğdu” diye konuştu.
Biliyorsunuz Türkiye’nin istihbarat uzmanlarından Mahir Kaynak da Ağustos 2005’te şu değerlendirmeyi yapmıştı:
“El Kaide, CIA operasyonunun kod adıdır. El Kaide operasyonuyla dünyada bir siyasi sonuç yaratılmak isteniyor.”
***
Şimdi “IŞİD operasyonu ile yaratılmak istenen sonuç nedir?” diye bakacak olursak, ABD’nin, PKK uzantısı olan PYD’ye, havadan modern silahlar atmasından ve Amerikan basınında çıkan “Kürtler devleti hak etti” yorumlarından bunu anlamamak için bakar kör olmak lâzım!
2004’te Suriye’nin Kamışlı bölgesinde başlatılan isyanın taşeronluğunu Barzani ve Hoşyer Zebari yapmıştı. İsyana destek veren ABD’nin Şam Büyükelçiliği Üçüncü Katibi suçüstü yakalanmış ama serbest bırakılmıştı.
ABD, Suriye’yi hedef alıyordu, çünkü İsrail’i Suriye’nin kuzeyinden Kuzey Irak ile birleştirmek istiyordu. Fakat Suriye’ye doğrudan kendisi yönelemiyor; Kürtleri kullanıp Birleşmiş Milletler’i harekete geçirerek, Suriye’de özerk Kürt bölgesi oluşturmak istiyordu. Bir taraftan da Barzani’ye destek vererek, Telafer’deki Türkmenleri kendi şehirlerinden sürmek için operasyon başlatıyordu.
ABD, 2004 yılında bu projeyi uygulayamadı ama 2014 yılında IŞİD marifetiyle Türkmenleri Telafer’den ve bölgeden tasfiye ettirerek, Kürt koridorunun açılması hamlesini tekrarladı. Şimdi Türkiye’yi de bu projeyi desteklemeye zorluyor.
***
Tayyip Erdoğan ise “Sınırlarımızda oynanan oyun sıradan, rastgele, basit bir oyun değil. Çünkü 1295 kilometrede bu oyun oynanıyor. Bu tuzağı veya bu tezgâhı kuran muhtemelen başka bir mantık var. Yani şu anda PYD’nin mantalitesinin bu kadar güçlü olduğunu ben düşünmüyorum. Muhtemelen daha üst bir akıl var” dedi. Erdoğan, “Kim o üst akıl?” sorusuna ise “Onu artık siz düşüneceksiniz” diye cevap verdi. Putin kadar açık konuşamadı...
Peki ama daha partisini kurmadan Türkiye’nin yapısını değiştirmek için aranan lider adayı olarak, Morton Abramowitz ile görüştüğünde bu konular kendisine anlatılmamış mıydı? 2004 yılında Büyük Orta Doğu Projesi eş başkanlığı görevi kendisine verilirken, bu projenin 22 İslam ülkesinin, bu arada Türkiye’nin de haritasının değiştirilmesi demek olduğunu bilmiyor muydu? Haritaları görmedi mi? CFR’nin gönderdiği ve yerel yönetimlere özerklik verilmesini öngören gizli belgeyi AKP’nin programı haline getirirken o üst aklın kim olduğunu anlamamış mıydı?