Hırsızlar Kırım için ne yapabilir?
Kırım’da ve Kıbrıs’ta yani Türkiye’nin hem kuzeyinde hem güneyinde olup bitenler, sanki Türkiye’yi hiç ilgilendirmiyor! Hırsızlarla başımız dertte de ondan mı acaba? Yoksa hırsızlarımızın başı mı dertte?
Kırım, sadece Türkiye’nin değil dünyanın tarihini etkilemiş bir Türk vatanıdır. Ayrıca Kırım o kadar önemlidir ki hem Osmanlı devletinin çökmesine hem de Türkiye’nin Atatürk’ten hemen sonra bağımsızlığını kaybetmesine yol açmıştır.
* Osmanlı devleti ilk dış borçlanmasını 1856 yılında Kırım Savaşı’nın finansmanı için yapmış, 1913 yılına gelindiğinde borç miktarı 170 milyon Osmanlı lirasına yükselmişti. 1882 Muharrem Kararnamesi ile yabancı bankaların konsorsiyumu demek olan Düyun-u Umumiye idaresi devlet gelirlerinin yüzde 75’ine el koydu!
Aşağı yukarı bugünkü gibi değil mi? Bugün de Türkiye bütçesinin büyük bir bölümü iç ve dış borç faizlerine gitmiyor mu?
* Stalin, 1944 yılında “Almanlarla işbirliği” suçlamasıyla Kırım’da tek bir Türk bırakmadı. Hepsini sürdü... “Alır alır götürür bir kızıl gatar, / Tümen tümen gardaşı! / Bir hayvan vagonunda yüz kişi.. / Hayvandı mı esirdi mi bilmirem...” diye başlayan şiiri lise yıllarında okurduk.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra 4 Şubat 1945’de Kırım’ın Yalta şehrinde Lavidia Sarayı’nda Yalta Konferansı yapıldı. Konferans’ta ABD’yi Roosevelt, İngiltere’yi Churchill ve SSCB’yi Stalin temsil etti. Konferansta Avrupa’nın etki alanları belirlendi! Avrupa, ABD ve Sovyetler Birliği’nin etki alanları olarak paylaşıldı?
* Türkiye, 1952’de NATO’ya girdiğine göre ABD’nin etki alanına bırakılmıştı. Denilebilir ki “Sovyetler Birliği, Boğazlar’da üs ile birlikte Kars ve Ardahan’ı istediği için Türkiye NATO’ya girmek mecburiyetinde kaldı.” Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu’na göre, bu yönde Sovyet basınında çıkan yayınlar, Türkiye’yi ABD’nin kucağına itmek içindi! Çünkü karar Yalta’da alınmıştı zaten!
***
Peki şimdi ne oluyor?
2002 yılında Kopenhag zirvesi yapılırken Avrupa Birliği Komisyonu’nun ticaretten sorumlu temsilcisi Pascal Lamy, bu toplantının, Yalta Konferansı’nın rövanşı olduğunu söylemişti! Sonuçta, Avrupa Birliği, Schengen vizesi ile duvar örerek kendi demirperdesini kurdu.
Kırım’da mesele nereden çıktı? ABD ve Avrupa Birliği, Ukrayna’yı da yeni demirperdenin içine almak istedi. ABD ve Avrupa, birinci Soros kalkışmasında başarısız oldu; Rusya, Ukrayna’ya müdahale etti ve kendi adamını iş başına getirdi. İkinci kalkışmada silâh da kullandılar ve Rusya’nın adamı, Putin’in “beceriksiz” dediği Viktor Yanukoviç kaçtı! Rusya, bu durumda deniz filosunu bulundurduğu Sivastopol limanından hareket ederek, Kırım’ı işgal etmeye başladı!
Batı Dünyası’nın 2014 yılını BM nezdinde İsmail Gaspıralı yılı ilan etmesinin sebebi, Kırım Türkleri’ni çok sevdikleri için değildir. ABD’nin Karadeniz’e savaş gemileri ile çıkmak istemesi, Türk generallerinin buna engel olması, bunun üzerine, AKP iktidarı ve “paralel yapı” nın birlikte harekete geçirilerek Ümraniye, Balyoz ve Askeri Casusluk gibi davalarla, Türk Deniz Kuvvetleri’nden başlamak üzere Türk Ordusu’nun ve Türk direncinin çökertilmek istenmesinin ardında da Kırım’da deniz üssü bulunan Rusya’yı kuşatma projesi vardır.
***
“Dilde, fikirde, işte birlik” şiarını Türk Milletine bayrak etmiş olan İsmail Gaspıralı’nın mezarı, 1944 yılında Kırım Türkleri’nin Sibirya’ya sürülmesi ile birlikte tahrip edilmişti! Mezar, Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun önderliğinde 1990’dan itibaren vatanlarına dönmeye başlayan Tatar Türkleri’nce onarıldı ama Kırım’a yerleştirilmiş ve artık çoğunluk olan Ruslar, Rusya’ya bağlanmak istiyor!
Biz hırsızlarla, hırsızlar bizimle uğraşırken, dünya tarihi yeniden yazılıyor!