Havuz canlıları niye çıldırıyor?

Yine başladılar 'paralel' iftiralarına... MHP'de değişimin ayak sesleri yükseldikçe Ramazan filan demeden yine giriştiler insan eti yemeye...

İçlerinde var mı diye sormuştuk, şu soruya cevap verecek bir tek namuslu, bir tek izzet sahibi, bir tek haysiyetli, bir tek şerefli adam diye: "Madem Meral Akşener cemaate yakın bir isimdi, Tuğrul Türkeş'in Bakanlığı kabul ettiği geçici hükûmette görev alması için neden Akşener'e Başbakan Yardımcılığı teklif ettiniz?"

Namussuz çıktı namuslular!.. Cevap yoktu... Tıpkı 17 Aralık'taki gibi... Hani yakalanan büyük paralarla ilgili "Polis koydu" demişlerdi de aylar sonra o paralar 'sahipleri'ne faizleriyle iade edilince dilleri arka ceplerine kaçmış, tek kelime etmemişlerdi... 'Paranın sahibi' ortaya çıkmış ama 'o iddiaların namussuz sahibi' ortaya çıkamamıştı!..

'Paralel'le en az 10 sene halvet olup, sonra o meşhur sigara sahnesinde 'kandırıldık' diyenlere sormuştuk: Madem Akşener cemaate yakındı, daha 6 ay önce neden Başbakan Yardımcılığı teklif ettiniz? Kabul etseydi ve tıpkı Tuğrul Türkeş gibi devam ediyor olsaydı, şimdi cemaatçi bir Başbakan Yardımcımız mı olacaktı?"

Varsa şerefine düşkün 'havuz canlısı' arıyoruz bu soruya cevap verebilecek... Galiba şeref yoksunu çıktı şerefliler!.. Tıpkı Kabataş'ta o şereflerini işportaya düşürdükleri gibi... Ne koroydu ama; biri yazdı, biri oynadı, biri yaladı, biri yuttu, biri kaseti seyrettiğini söyledi!.. Sonuç: Ortada ne yarı çıplak deri ceketliler vardı, ne taciz, ne de seyredildiği iddia edilen kaset... Peki kaç 'şerefli' özür diledi bu 'organize yalan' ortaya çıktıktan sonra? Ya da Bezm-i Alem Camii yalanından sonra? Tık yok...

Koalanın bindiği daldan yaprak tüketmesi gibi klavye başında veya televizyon ekranında sürekli 'operasyon yalanlar' tüketen bu güruh yine o sözleri başkaları söylemiş gibi davrandı...

'Yetişkin bir havuz canlısı' sınırsız bir yalan ve iftira üretme potansiyeline sahipti... Bunu 'çözüm süreci'nde de tespit etmiştik... Neredeyse 'müttefik' ilân edecekleri PKK'nın ahmak beyinlere ateş ve kanla tekrar 'terör örgütü' yazılması karşısında yüzü kızaran bir tek haysiyet sahibi havuzcu var mı?

Bu örnekte de haysiyetsiz çıktı haysiyetliler!.. Şimdi bir de utanmadan, terörle mücadeleyi övüyorlar ve PKK'nın 'çözüm süreci' boyunca şehirlere silah ve eleman yığdığını haberleştiriyorlar!.. Öyle ya o süreci Moğolistan hükümeti gerçekleştirmişti ve bu havuzla organik veya inorganik bağı yoktu!..

Siyasî iktidarın 'saadet zinciri' içinde gazetecilik yapan bu tiplerin MHP'deki diğer muhaliflerle pek işleri yok... Bütün dertleri, Meral Akşener'le bu havuz canlılarının... Hele bir de bunun bir proje olduğunu ve AK Parti'nin önünü kesmek için sahnelendiğini söylemeleri yok mu?

Bu garip 'suç'u daha önce de gündeme getirmiş ve devam edeceğini öngörmüştük: Yeri gelmişken o tespitlerimizi yeniden aktaralım:

Bir de 'Akşener, AK Parti'nin önünü kesmek için proje' iddiası var... İyi de bu niye proje olsun? Her parti bir başka partinin önünü kesmek ve sandık yoluyla iktidara gelmek ister... Bunda ayıp olan, suç olan, kusur olan nedir? AKP'yi 'önü kesilemez, kesilmesi akıldan bile geçirilemez' kılan özelliği nedir?

Tabii alışmışlar 'partiyi devlet gibi, devleti de parti gibi' sunmaya... Alışmışlar, 'kendi istikbâl kavgalarını devletin istiklâl kavgası gibi' pazarlamaya... O yüzden en demokratik muhalif hareketlenmede 'kendilerini devletle eşitleyen' şuuraltlarını kusuyorlar "Bu bir proje" diye...

Bütün bu tedirginlik ve iftira gayretleri aynı zamanda ciddi bir korkuyu ve kabullenişi ele veriyor... MHP'de meydana gelebilecek değişimin sandıkta 'AK Parti'nin önünü kesebilecek' en ciddi tehlikeyi oluşturduğunu belgeliyor... Yani siyasî iktidarın medyadaki kimi sözcülerinin iliklerine kadar işleyen bu tarz, sadece bir 'iftira' değil, bir 'itiraf' aynı zamanda...

'AK Parti'nin önü kesilecek'miş!.. Ne büyük suç değil mi? Sadece bu tespit bile çok şey anlatmıyor mu? Evet, MHP'de değişim isteyenlerin amacı tam da onların tahmin ettiği gibi 'AK Parti'nin önünü kesmek'tir, MHP'yi iktidara taşımaktır... Bu da suç değil, partili olmanın yüklediği bir görevdir... Bunu 'suçmuş' gibi sunanlar, iktidarın değişme ihtimaline karşı her demokratik naftalin kokan bu çelişkili yalanlarla bastırmaya çalışıyorlar, belli ki çalışmaya devam edecekler...

Ama tekrar edelim: Bu bir 'iftira' değil sadece... Siyasî korkuyu açığa çıkaran bir 'itiraf'... Oluşabilecek 'domino' etkisine karşı kuralsızca bir çırpınış... Kabataş'taki 'deri ceketliler'i göremedik, fakat medyadaki 'meşin yüzlüler'i çok rahat görebiliyoruz!..

Yazarın Diğer Yazıları