Hasan Sabbah darbesi nasıl hazırlandı?

17 Mayıs 2010 tarihinde bu sütunda "ABD, Türkiye'de Hasan Sabbah yöntemi uyguluyor!" başlığını kullanmıştım. Bu hatırlatmada bulunmamın sebebi, 15 Temmuz darbe girişimindeki birçok olayın Hasan Sabbah yöntemleriyle birebir uyuşmasıdır.

Peki neydi o yöntem? Onu da gündeme getirmiştim:

Faik Bulut, "Hasan Sabbah Gerçeği" adlı kitabında, Abdurrahman Bedevi'nin Beyrut'ta 1981 yılında basılmış "İslâm Mezhepleri" kitabından naklen Hasan Sabbah'ın Alamut kalesini nasıl ele geçirdiğini anlatıyor:

"Hasan Sabah, Alamut kalesini almayı inceden inceye planladı. Alamut'un Deylemi kökenli hükümdarı Mehdi, güvenilir davetçi Hüseyin Kaini aracılığıyla İsmaili mezhebine kazandırıldı. Hasan Sabah, peyderpey gönderdiği davetçileri sayesinde kale içindekilerin İsmaili olmasını sağladı. Vaktin geldiğini anlayınca derviş kılığına bürünüp Dikhuda takma adıyla dış kaleye girdi, propaganda ve örgütlenmeyi tamamladı. Sıra iç kaleye geldi. Sabbah, tek başına en tepedeki bey köşküne çıkıp Mehdi'nin burayı terk etmesini istedi. Sabbah'ın iç kalenin en müstahkem konağına nasıl girdiğine şaşıran hükümdarın, nöbetçileri çağırması fayda etmedi. Zira onlar, Hasan'ın eski ya da yeni müridiydi."

***

Erdoğan, Haşhaşi'leri ne zaman gördü? 2012'nin Ağustos ayında Başbakan olarak ani bir karar verdi ve yakın korumasını yapan ekibin şeflerini değiştirdi. Bir ay sonra da ekibin tamamını görevden aldırdı. İstanbul ve Ankara'daki konutlarında yakın korumasını yapanlar da dahil 300 polis memuru başka görevlere atandı.

2014 yılında, bakan çocuklarına ve kendi oğluna yönelik yolsuzluk operasyonundan sonra Tayyip Erdoğan, "Haşhaşi"lerden söz etti ve "Tarihte de bunu gördük. Büyük Selçuklu Devleti'nde yaşadık. Haşhaşiler denilen gözü dönmüş bir gizli örgütün devlet bünyesini nasıl esir almaya çalıştığını, gerektiğinde düşmanlarla nasıl iş birliğine gittiğini asırlar önce millet olarak yaşadık ve gördük. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu sinsi güçlere, devlet bünyesini felç etmeye yönelik sızıntılara asla geçit vermez ve vermeyecek" dedi.

***

Darbe girişimi sonrası, Cumhurbaşkanı başyaverinin de tutuklanmasından anlaşılıyor ki Erdoğan, polisteki sızıntıya karşı tedbir almış ama yargı ve asker ayağı konusunda geç kalmış. Üstelik bu hareketle kader birliği yapmış ki "Ne istediniz de vermedik" demek zorunda kalmış. Bu hareket, Haşhaşiler TSK'da tasfiye yaparken, kendisi de davanın savcılığını üstlenmiş!

Yine Genelkurmay Başkanı'nın, ayrıca Kara Kuvvetleri Komutanı'nın kendi emir subayları ve yakın personeli tarafından, aynı yöntemle tutsak alınması da gösterdi ki TSK da bu konuda hiçbir tedbir almamış!

Evet İzmir'de sürdürülen soruşturma gereği, paralel yapı mensuplarının bir kısmı 16 Temmuz'da tutuklanacaktı ama hem Genelkurmay Başkanlığı'nda ve bütün kuvvetlerde örgütlenen Haşhaşiler için tutuklanacakların listesini öğrenmek çok basitti. Çünkü bu listeler, onların elinden geçiyordu!

***

2010'daki o yazıda, ABD'nin, Yugoslavya'yı parçalamakta, yine Sırbistan, Ukrayna ve Gürcistan'da turuncu devrimler yaptırarak, Amerikancı yönetimler kurmakta kullandığı yöntemin Türkiye'de işe yaramadığını, bu sebeple sonradan Soros'u da faaliyete geçirmekle birlikte, Türkiye'yi teslim almak için dini bir grup üzerinden tam bir Hasan Sabbah taktiği uyguladığını tespit etmiştim. Öyle ki "ABD, Türkiye'yi teslim almak için dinî bir grup üzerinden tam bir Hasan Sabbah taktiği uyguluyor" diyordum.

Esasen Hasan Sabbah, kendi örgütünü başlangıçta devletin himayesinde kurmuştu!

Haşhaşi örgütü, bir çeşit sivil istihbarat örgütüydü!

"Paralel yapı" da böyle değil miydi?

İstihbarat örgütleri için Hasan Sabbah'ın örgütlenme modeli ve yöntemlerinin hâlâ bir ders konusu olduğu söylenir.

Umarım, Türkiye bir daha bu hatalara düşmez!

Yazarın Diğer Yazıları