Hangi liderin ipi kimin elinde?

Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül'ü ciddi bir rakip olarak görüyor ki, aralarındaki gerilimi artıracak şekilde "Geçmişte partimiz çatısı altında olup da bugün dışarıda başka havalarda gezen hiç kimsenin partimizle, hareketimizle ilgili söz söylemeye hakkı yoktur. Herkes ağzını açmadan önce nerede bulunduğuna, kimlerle aynı safa geçtiğine dikkat etmelidir. Bunlar, milletimizle birlikte son 3-4 yıldır verdiğimiz hayati mücadelede en küçük bir desteklerini görmediğimiz, hatta çoğu defa karşı saflarda siluetleri beliren kişilerdir." dedi.

***

Erdoğan, Gül ile arasında oluşan makası daha da açarken, Devlet Bahçeli'nin "göz yaşartıcı" desteğini arkasına almanın heyecanıyla, "2019 Mart ve Kasım seçimleri arifesinde, Sayın Bahçeli'nin yerli ve millî duruşunu vurgulamam lazım. Bu yerli ve millî duruşla birlikte inanıyorum ki ülkemizde bizi bölmek ve ayrıştırmak isteyenler bu hedeflerine ulaşamayacaklar. 2019 seçiminin yerli ve millî olanlarla, ipi başka mahfillerin elinde bulunanlar arasında geçeceği açıktır" diye asıl meselenin ne olduğunu açıklamış oldu.

Asıl mesele Cumhurbaşkanlığı sistemi adı altında Türkiye'nin Tayyip Erdoğan ile birlikte tek adam rejimine geçmesidir. Buna karşı çıkan herkes, Tayyip Erdoğan tarafından "İpi başka mahfillerin elinde" diye suçlanmaktadır!

***

Aslında bu "ip" konusunu, siyasiler, medya ve bütün vatandaşlar gündeme almalı; bugünkü siyasi parti liderlerinden veya cumhurbaşkanı adaylarından kimin ipi başka mahfillerin elindeyse, bu durum bütün bilgi ve belgeleriyle ortaya konulmalıdır.

Böylece Türkiye, asıl büyük sorunun ne olduğunu öğrenmiş olur! Sorun tespit edilirse çözümü de kolay olur.

Fazla değil, altı-yedi kişinin bütün ilişkileri yeniden didik didik edilmelidir.

***

Erdoğan'ın partiyi kurarken, kimlerle görüştüğü, kimlerden destek aldığı, Amerika'dan gönderilen gizli bir memorandumu nasıl parti programı yaptığı, iktidar olduktan sonra da Büyük Orta Doğu Projesi Eş Başkanlığı görevini sürdürdüğü belgeleriyle bellidir.

Yine Abdullah Gül'ün daha üniversitedeyken seçilmiş bir kişi olduğu, İngiltere'nin Exeter Üniversitesi'ne, oradan da İslam Kalkınma Bankası'na gönderilmesinden ve siyasete girdikten sonra da ABD Dışişleri Bakanlığı'nın liderlik kursundan geçirilmesinden belliydi.

Kılıçdaroğlu, Akşener, Demirtaş, Bahçeli ve Perinçek ile ilgili bu türde bir iddiası olan varsa, belgesiyle birlikte açıklamalıdır. Tabii, "yerli" mahfil, "yabancı" mahfil fark etmez! Çünkü herhangi bir ülkede siyasi parti liderlerinin, yerli veya yabancı başka bir mahfilden emir alması, ülkenin kuklalar tarafından yönetildiğini gösterir! Üstelik Türkiye'de "yerli ve millî" zannedilen bazı mahfillerin ipinin de yabancıların elinde olduğu iddiaları vardır!

EGE'DEKİ İŞGALE SESSİZ KALANLAR!

Erdal Akalın'ın, 2009 yılında Ege'deki Türk adalarının isimlerinin Rumcaya çevrilmesi ile ilgili bir Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi kararı bulunduğu iddiası ve adaların Yunanistan'a gizli bir protokol ile devredilip devredilmediği sorusuyla ilgili olarak Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nu açıklama yapmaya davet etmiştim.

Dışişleri kaynakları, böyle bir karar olmadığını bildirdi.

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, 2008 yılında "Rumların Bozcaada ve Gökçeada'daki evlerini iade edin" diye sunulan bir karar tasarısını kabul etmişti.

Bu bilgiler, Ege'de Cumhuriyet tarihi boyunca Türkiye'nin egemenliğinde bulunan adaların şu anda Yunanistan tarafından işgal edildiği gerçeğini değiştirmiyor. AKP iktidarıyla birlikte MHP ve HDP'nin de kurumsal olarak bu işgale sessiz kalması, hatta işgali yok sayması da garip değil mi?

Yazarın Diğer Yazıları