Güneydoğu’ya Doğu Timor projesi!

1995 yılında Genelkurmay Başkanlığı, “Politik-Askeri Durum Değerlendirmesi” başlıklı bir belge hazırlamıştı. Belgede, terör örgütünün “Dört aşamalı hedef stratejisi”, özetle şöyle ifade ediliyordu:
“-Bölücü terör örgütü, ilk aşamada, kültürel ve sosyal bazı hakların temin edilmesini,
-İkinci aşamada, özerk veya federasyon tipi bir yönetim sisteminin oluşturulmasını,
-Üçüncü aşamada, ülkemiz topraklarında sözde Kuzey Kürdistan devletinin kurulmasını,
-Son aşamada ise bağımsız ve birleşik sözde Büyük Kürdistan devletinin oluşturulmasını hedeflemiştir.”

***

Raporun son bölümünde çözüm gösteriliyordu:
“Dağlardaki tehdit devam ettiği sürece devletimizce verilecek her taviz, yeni bir talebi doğuracak ve bu durum, örgütün ülkemizden toprak koparmak olan nihai hedefi gerçekleşinceye kadar aşama aşama devam edecektir.
Bu sebeple, devletimizin üniter yapısının muhafazası için tek vatan, tek lisan ve tek bayrak ile Atatürk milliyetçiliğine bağlı laik ve demokratik düzen ilkelerinden asla fedakârlık edilmemesi esastır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin;
-Yasama, Yürütme ve Yargı organlarının tüm unsurlarıyla, diğer milli güç unsurlarını harekete geçirecek kurum ve kuruluşlarıyla ve hepsinden önemlisi ülkenin batısında, doğusunda ve Avrupa’da yaşayan topyekûn Türk halkıyla tam bir uyum ve topyekûn mücadele anlayışı içinde;
-Doğru olarak teşhis edilmesi ve süratle terörün ortadan kaldırılması gerektiğine dair fikir ve inançta birleşmelerinin ve tüm gayretlerinin bu yöne kanalize edilerek mücadeleye daha aktif şekilde katılımlarının sağlanması şarttır.”

***

Genelkurmay’da bu değerlendirmenin yapılmasının üzerinden 19 yıl geçtikten sonra Tayyip Erdoğan, Kürt Açılımı, Alevi açılımı, Ermenistan açılımı, Kıbrıs açılımı ve Orta Doğu’ya yönelik Mezopotamya açılımı başlattı!
Sürece karşı çıkanları “analar gözyaşı dökmeye devam mı etsin?” diye yılgınlığa sürüklemek istediler.
Bunlarla birlikte başta Tayyip Erdoğan olmak üzere Cumhuriyet ve Atatürk ile hesabı olan kim varsa, saldırıya geçti. Dersim’in, Menemen’in hatta 31 Mart’ın hesabını sormaya kalkıştılar.

***

ABD ve AB’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da ne yapmak istediği, 2002 yılında Doğu Timor’daki tutumlarından belliydi.
Nisan 1999’da BM Genel Sekreteri Kofi Annan, Endonezya ile Doğu Timor’a verilecek özerklik planında anlaştıklarını açıkladı. 30 Ağustos 1999’da yapılan referandumda Doğu Timor halkı yüzde 78.5 oranında “bağımsızlık” dedi...
ABD yönetimi ise Endonezya hükümetinin Doğu Timor’daki şiddeti durdurmaması durumunda Uluslararası Barış Gücü’nü kabul etmesi gerektiğini açıkladı. Ve Endonezya Silahlı Kuvvetler Komutanı General Wiranto, “Uluslararası Barış Gücü’nün Doğu Timor’a yerleştirilmesi”ni kabul etti. Eylül 1999’da “Doğu Timor’daki mevcut durum, uluslararası barış ve güvenlik açısından tehdit oluşturmaktadır” açıklamasını yapan BM Güvenlik Konseyi, Çok Uluslu Barış Gücü’nü Doğu Timor’a
yerleştirdi.
Doğu Timor’un bağımsızlığı tanındı.

***

PKK ise Özgür Politika gazetesinde, Cemil Bayık’ın ağzından sevinç çığlıkları atıyordu:
“Günümüz dünyasında demokrasi zafer kazanmıştır ve bu durum bize büyük güven ve cesaret veriyor. Güçlü esen demokrasi rüzgârı dünyanın her köşesinde etkisini gösteriyor. Şimdi bütün ulusal sorunlara artık barış ve siyasal çözümle çare bulunuyor. Filistin, İrlanda, Kosova ve Doğu Timor gibi ülkelerde yaşanan gelişmeler de bunu doğruluyor.”
İşte bugün, terörist heykeli diktirerek açılımı teşvik eden AKP’nin uyguladığı proje, hemen hemen Doğu Timor projesi ile aynıdır. Zaten projenin mimarları, CIA danışmanları David Phillips, Henry Barkey ve Vamık Volkan’dır.

Yazarın Diğer Yazıları