Gizlenen büyük soygun

Kavga ettiği ülkelerle seçim öncesi arayı düzeltmeye yönelen AKP iktidarı, Katar’dan alınan 10 milyar dolarlık borcun Ocak ayında gelecek 2 milyar dolarını dört gözle bekliyor…

Benden duymuş olmayın; iktidarın yüksek yüksek tepelerinde “Gözüm yolda, ekonomi darda, ya kendin gel ya da parayı yolla” şeklinde bir türkü mırıldanarak bekleniyormuş Katarlı dostlardan gelecek 2 milyar dolar…

E normal tabi…

Bir insanın ekmeğe, suya, havaya olan ihtiyacı gibi iktidarımızın da seçim öncesi dövize ihtiyacı var… Döviz baskılanmalı, yerlerde sürünen ekonomide seçim öncesi ılık ılık esen bir bahar havası oluşmalı…

Dövizi kendi varlıkları ile baskılayacak bir Merkez Bankası da yok artık.

Düşünün, bir ekonomistin yönettiği Türkiye’de Merkez Bankası artı 45-50 milyar dolar rezervden eksilere düştü…

Merkez Bankası’nın 128 milyar dolar vukuatında olduğu gibi, arka kapı operasyonu yapacak manevra alanı bile kalmadı…

Borcu varlıklarından daha fazla bir Merkez Banka’mız var hamdolsun…

Öyleyse, gelelim can alıcı soruya…

Katar’dan ve düne kadar kavga ettiği Suudi Arabistan, BAE gibi Arap ülkelerinden borç olan, dünyada hiçbir ülkenin borçlanmadığı şekilde en yüksek faizle küresel tefecilere borçlanan, bir ara ekonomiyi ABD’li McKinsey’e teslim etmeye bile kalkan ekonomik darboğazdaki AKP iktidarı, dünyadaki en ucuz parayı satan IMF’ye neden gitmiyor?

Yanlış anlaşılmasın! Ben IMF’ci falan değilim…

Gerçi her ne kadar ortalama zekâ sahibi herkesin anlayabileceği ölçüde yazsam da, illa ki birileri çıkıp beni IMF’ci ilan edecektir…

Çünkü tarafgirlik, partizanlık, takımzanlık aklı evvellikten de öteye geçip aklın ve mantığın son soluğu oldu artık bu ülkede…

Neyse, uyarımı da yaptığıma göre devam edeyim; neden sürekli IMF’yi öcü gibi gösterip IMF’den daha beter olan yerlerden daha beter şekilde para alıyor sayın iktidarımız?

IMF’nin Türkiye’de adı çıkmış, ondan borç almanın algısı toplumda çok farklı yere sahip olduğundan mı dersiniz?

Keşke… Evet keşke öyle olsaydı…

İktidarın IMF düşmanlığı, “yerlilik ve millilikten” değil. Para alırlarsa, IMF verdiği borcun gittiği yeri inceleyecek, para politikanı, harcamalarını, borçlanmalarını takip edecek.

Böyle olunca da, kamu kaynaklarının yağması, soygunlar ortaya çıkacak… Ya da en azından istenildiği gibi yapılamayacak.

Hâlbuki Araplar öyle mi? Küresel tefeciler öyle mi? Aldığınız para ile ne halt ettiğinizi sormuyor ve siz de o paraları, istediğiniz gibi istediğiniz yere aktarıyorsunuz!

Bu düzen de yerlilik ve millilik ambalajına sarılıyor…

Seçim kaybettirecek seviyede kötü olan ekonomiye rağmen IMF’ye değil de, daha beterlerine el avuç açılmasının arkasını siz düşünün…

Yani buzdağının arkasındaki yağmayı siz düşünün…

Özetle; Erdoğan, işçilerin “9 bin TL asgari ücret” istemini “Bizim sırtımızda küfe var” diye reddetmişti…

Oysa garantili yollar, köprüler, zengini daha zengin eden faiz politikası, “itibardan tasarruf olmaz” denilerek yapılan orantısız harcamalar nedeniyle asıl “küfeyi” yurttaş taşıyor…

Bunların hepsi ve daha fazlası bir tarafa…

İktidarın IMF’ye gitmeme nedeni bile asıl küfeyi 20 yıldır vatandaşın taşıdığını göstermiyor mu?

Yazarın Diğer Yazıları