Geleceğin dünyasına öyle bir gençlik geliyor ki

d30409f0-b8ba-444f-b024-8cbfd79f848d-001.jpg

Harflerle isimlendirilip tanımlanması ve sınıflanması bana göre yeni nesile haksızlık oluyor. O pırıl pırıl zekâlı, dünyaya bakışı çok farklı kitleyi bir harfin çatısı altına hapsetmek gerçekten büyük haksızlık. Onları alfabe harfleriyle “X kuşağı, Y kuşağı, Z kuşağı” gibi ayrı ayrı isimlendirip parçalamak yerine “yeni dünyayı şekillendirecek yeni nesil olarak” kucaklayıp desteklemek insanlığın geleceğine yapılacak en değerli hizmettir. Günümüzde bu hizmeti verenler de yok değil. Öğretmen Şerafettin Aybars onlardan sadece biri. Yeteneğini gördüğü öğrencilerinden Nurkhan Onggaruly’yi teşvik edip cesaretlendirerek bir öykü kitabı sahibi olmasını sağlamış. Recep Güngör Anadolu lisesi 11 D sınıfı öğrencisi Nurkhan Onggaruly’nin öykülerini topladığı “Görev” adlı ilk kitabı böylelikle okurla buluşmuş.

Gündelik hayatı ve anları anlatan edebi türler içinde hikâyenin ayrı bir yeri olduğunu vurgulayan Şerafettin Aybars, öğrencisi Nurkhan Onggaruly’nin ilk eseri “Görev”i şöyle değerlendiriyor:

Herkesin bir hikâyesi vardır. Herkesin bir şiiri, denemesi, romanı vb. yoktur. Hikâyesini yazıya geçirip anlatmak ise herkesin harcı değildir...

Nurkhan hikâyelerinde gerçeklik ile kurguyu birleştirmiş, ikisi arasında gidip gelerek bir anlatı oluşturmuş. Okuyucu iki dünya arasında geziniyor. Sanat iklimini içine alan bir anlatı... Bizim iç dünyamızı görmemizi sağlıyor. İnsanı anlatıyor. Bazen gülümsetmiş, bazen hüzünlendirmiş. Bilinçaltını da açığa çıkarmış. Yabancılaşan bireyin kaçışlarını, arayışlarını buluruz anlatısında. Kavrayış bilinci yüksek... Kopuş ve savrulmayı anlatmış. Bireyini var edemeyen bir toplumun sıkılmışlığını dile getirir. Bir o kadar da kapalıdır, özgündür... Nurkhan betimlemelerini mükemmel, bir pazılın parçaları gibi, hem parçalar hem de bütün hakkında bizi düşünmeye mecbur ediyor. Bizi dinamikleştiriyor. Nurkhan hikâyelerinde, bize; yazmıyor, olayı iç dünyası ile birlikte resmediyor. Hikâyenin içine çekerek yaşatıyor. Biz de olaya dâhil oluyoruz. O heyecanı yaşıyoruz. Nurkhan düşüncelerin akışı içinde kendi dünyasından bize bir demet sunmuş, kendisinin dünyasına bizi çağırıyor, paylaşıyor.”

***

Kolombiya’nın asi kızı

925ae20d-849a-4086-972b-3eb20ae5ea31-001.jpg

Daha önce kaleme aldığı, “Türkan Şoray Masalı” kitabıyla dikkatleri çeken Ercan Akarsu yeni kitabı “Çıplak Ayaklı Kraliçe Shakira”da Kolombiya’nın dünyaca ünlü sanatçısının hayatını anlatıyor.

Çocukluluğundan bu yana özenle biriktirdiği arşivini devreye sokan Ercan Akarsu bu defa bambaşka bir denemeyle okurların karşısına çıkıyor. Akarsu, hayal etmenin ve kalpten inanarak hayattan bir şeyler istemenin asla geri çevrilmeyeceğini bir kez daha hatırlatan bir hayatı, Kolombiya’nın asi kızı Shakira’yı bu kitabıyla gündeme taşıyor.

Eserde, Shakira sadece büyük bir star ya da anlamlı şarkı sözlerinin yazarı olarak değil asıl başarılı bir kadın olmak isteyen ve bu amaçla çıktığı yolda hayatı sorgulayan bir insan olarak anlatılıyor. “Çıplak Ayaklı Kraliçe” bir kadının güzelliğiyle değil zekâsıyla ve hayata karşı duruşuyla nasıl iyi işlere imza atılacağını baştan sona gösteren bir başarı öyküsü aslında. Gerçek bir başarı hikâyesinden ilham almak, ismini dünyaya ezberletmiş güçlü bir kadının geçtiği yolları ve inandığı doğruları görmek yeterince ilgi çekici.

Yazar kitabın temasına güçlü bir soru bırakıyor. "Bir başkasını tamamlamak için kendinden vazgeçer misin?" 2010 yılında müzik kariyerinin zirvesini "Waka Waka" ile devam ettirirken âşık olduğu ünlü futbolcu G. Pique için kendisini arka plana alarak bir anda büyük bir sessizlik dönemine giren dünyaca ünlü yıldızın, yedi sekiz yıl kadar süren bir zaman aralığında ortadan kaybolmasının artı ve eksilerini sorgulatırken aslında kendi hayatlarımızı da gözden geçirmemize sebep oluyor. Ercan Akarsu, kitabının kapağında Shakira’nın Türkiye ve Türklerle ilgili sözlerine özellikle yer veriyor:

“Türkiye için asla unutmayacağım bir şey var: Türkiye, İspanyolca konuşmadığım hâlde, hatta İngilizce söylemediğim zamanlarda bile, beni içine kabul edip müziğimi ilk dinleyen ülkeler arasında. Bunu her zaman kalbimde ve aklımda tutacağım. Söz veriyorum!”

Müziğin insanlarla iletişim kurmak için harika bir enstrüman olduğunu vurgulayan Shakira, sanatı ve hayat felsefesini de şu sözlerle özetliyor:

“Şu bir gerçek ki eğer söyleyecek sözünüz varsa, söylemelisiniz. Çok sık kim olduğuma, nereden geldiğime dönüp bakarım. Ve kendimi ülkem olan Kolombiya’ya adadım hep. İlk sebebim orada doğup büyümem ikincisi de oradaki insanların gülmek ve kutlama yapmak için bir nedene ihtiyaçları var. İyi haberlere ihtiyaçları var. Bunu da insanlarıma bir sorumluluk gibi görüyorum: Onlar için büyük bir motivasyon kaynağıyım. Bazen sadece ailemi değil binlerce insanı omuzumda taşıyor gibi hissediyorum. Bir çeşit işaret ile doğdum ve şimdi kaderimi yerine getiriyorum. Her şeyin bir sonu vardır. Ve bir noktada benim de zamanım dolacak ve ben de düşeceğim. Merak ettiğim şey ise düştüğümde canımın ne kadar yanacağı…”

Kitap Yurdu Yayınları Tel:(0212) 519 87 20

Yazarın Diğer Yazıları