FETÖ, kiminle ilişkilendirilecek?

AKP'li milletvekilleri, 15 Temmuz darbe ve işgal girişimini Avrupa'da anlatmaya devam ediyor. Mehdi Eker'in Almanya'daki Essen konuşmasından sonra Mahir Ünal da Belçika'da "Medeniyet Tasavvurumuz" başlıklı konferansta ilginç sözler kullandı.

Geçmişte mağduriyetler yaşanmasına rağmen, hiçbir "Müslüman"ın devletine düşman olmadığını öne süren Ünal, "Bu FETÖ'cü yapılanma, bu gelenekten çıkmış olamaz. Bu yapının, bizim hafızamızla, kültürümüzle, geleneğimizle, inancımızla bir ilgisi ve ilişkisi olamaz. Kimse bunları bizimle ilişkilendirmeye kalkışmasın" dedi.

Peki, kiminle ilişkilendirilecek?

***

Bir defa, cümlede geçen "Müslüman", dini değil siyasi anlam yüklüdür! Devlet-Müslüman ilişkisinden bahsetmek siyasetin ta kendisidir. Müslüman bir ülke halkı için, "Müslüman" kelimesini bir siyasi kimlik gibi kullanmak, İslâm dinini kendi siyasetinin aracı yapmak anlamına gelir. Müslüman, neden devlet düşmanı olur? Neden, cumhuriyete "tağut rejimi" der? Neden, bütün Müslümanların şerefini kurtaran Atatürk'e, Saidi Nursi gibi "deccal" der? Müslüman olduğu için mi yoksa İslâm dinini kullanarak rejimi yıkmak için mi?

Evet Atatürk bütün Müslümanların şerefini kurtarmıştır! Çünkü Suat İlhan'ın tespit ettiği gibi "Atatürk devriminden önce, bugün Batı dediğimiz medeniyetin elindeki topraklar, 25.5 milyon mil kare idi. 1993'te bu rakam 12.7 milyon mil kareye, yani yarısına düşmüştür. İslâm dünyası ise 1920'de 1.8 milyon mil kare üzerinde egemenlik sahibiydi. 1993'te İslâm dünyasının sahip olduğu topraklar 11 milyon mil kareye yükselmiştir."

İslâm dünyasını ayağa kaldıran güç, Atatürk modelidir! Buna rağmen, siyasi İslâm, devletle mücadele etmiştir. O halde hareket noktaları, gerçekte İslâm değil İslâm'ı yücelten Türk devletini yıkmaktır. Bu da emperyalist ülkelerin Haçlı ittifakı olarak kullandığı piyon olduklarını gösterir.

***

Nitekim Mahir Ünal da "FETÖ'nün uluslararası bağlantılarını görüyoruz. 165 ülkede faaliyet gösteren böyle bir yapıyı her ülke kullanmak ister. Bunlar da her türlü kullanıma açık olduklarını zaten net biçimde ifade ediyorlar. Bu yapı, yerli ve milli olamaz. Dünyayı arkana alıp Anadolu'ya saldırmak değil, asıl olan Anadolu'yu arkana alıp dünyaya meydan okuyabilmektir" dedi.

Son cümleyi sanki Mahir Ünal değil de Alparslan Türkeş kullanmış gibi değil mi?

Türkeş, "Kore yaylasından kopan bir fırtına, kendi sahillerinde söner. Vietnam'dan kopan bir fırtına, ancak kendi sahillerini yalar; Himalâyalar'dan kopan bir fırtına dahi Hint Okyanusu'nda kırılabilir. Fakat, Anadolu Yaylası'ndan kopan bir fırtına bütün dünyayı tesir altına alabilir" diyordu.

15Temmuz darbe ve işgal girişiminden sonra 21 Ağustos 2016 tarihli Erzurum Haber 25'te "Anadolu'da rüzgâr eken, fırtına biçemez" başlıklı bir yazı yazan Türkeş'in öğrencisi Yılma Durak da, Türkeş'in bu sözlerinden yola çıkarak "Türk Milleti'nin tarihi ve güçlü feraseti ile bu oyun bozulmuştur. Türk Milleti'ne tuzak kuranlar, kendi tuzaklarının bataklığında boğulacaktır" demişti.

***

Fakat bir soru ortada kalıyor? "Ne istediler de vermedik?" sorusu... FETÖ ne istedi de AKP vermedi? Bu durumda FETÖ, kiminle ilişkilendirilecek?

İmzasız ihbar mektubuna dayanarak ülkücü yazarları gözaltına almak, ters tepti! Evet, FETÖ, son 14 yılın eseri değildir ama devleti büyük ölçüde ele geçirmesine bu 14 yıl içinde, AKP iktidarı tarafından yol verilmiştir.

Her şeyden önce doğru tespit yapmak gerekir. "Aldatıldık" gibi savunma mekanizmaları geliştirerek veya suçu başkalarının üzerine yıkarak hatta 17-25 Aralık diye suç tarihi başlangıcı uydurarak kimse sorumluluktan kurtulmuş olmuyor?

Yazarın Diğer Yazıları