Erdoğan'ın Muaviye politikası!
Yazıya başladığımda başka bir konu düşünüyordum ama televizyondan AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın sözlerini dinlerken vazgeçtim. Ekonomiyle ilgili verdiği bütün bilgi ve rakamların yanlış olması artık kanıksandığı için bu konu ilgimi çekmemişti ama isim vermeden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’yı ihsası rey ile suçlamasın mı?
İhsası rey, hukukta bir hâkimin dava başlamadan önce kararının ne yönde olacağını gösterecek şekilde görüşünü açıklaması anlamına geliyor.
İyi ama Yalçınkaya hâkim değil ki! Adı üzerinde Cumhuriyet Başsavcısı! Cumhuriyeti korumakla görevli ve görevini yapıyor! Başsavcının bir görevi de gerektiği zaman siyasi partileri uyarmaktır! Tıpkı son olarak yaptığı gibi!
Anlaşılıyor ki Başbakan bu konuları bilmiyor! Bilmediğini de bilmiyor! Fakat ne önemi var! Kendisini dinleyenler de bilmiyor! Dolayısıyla ne derse desin doğru kabul ediliyor! Tıpkı Muaviye’nin erkek deveyi dişi deve diye gösterince, herkesin bunu doğru kabul etmesi gibi!
Kimse siyasi partileri baskı altına alamazmış!
İyi de din-mezhep istismarı yaparak Anayasa’ya aykırı hareket ediyorsunuz! Asıl milleti baskı altına alan, gerginlik çıkaran sizsiniz!
Muaviye de geniş halk desteğini arkasına almıştı ama haksızdı! Üstelik sözde din adına peygamberin torunlarını bile öldürmekten çekinmediler!
Demek ki İslâmı bile haksızlığı kabul ettirmek için vasıta haline getirebiliyorlarmış. Hem de 1400 yıldır!
Bu itibarla yalan yanlış verilerle halkı kandırabilirsiniz ama kendinizi kandıramazsınız. Tarihe de iyi bir isim bırakmış olmazsınız.
* * *
Aslında siyasette var olduğunuz günden beri yaptığınız iş, din istismarından ibarettir. AKP’nin kuruluş sürecinde Avrupa ve ABD’nin tam desteğini arkanıza aldığınız için kendinizi bir süredir liberal diye, muhafazakâr diye, demokrat diye tanıtıyorsunuz.
Ekonomide sıkıştığınız zaman en kolay yola başvuruyor, türban tartışması başlatıyorsunuz.
Burada mesele kadınların başını örtüp örtmemesi değil, sizin onların dini duyguları üzerinden siyaset yapmanızdır. Siz son 20 yıldır işi bu hale getirmeseniz, ülkede böyle bir sorun olmayacaktı. Bizim öğrencilik yıllarımızda böyle bir sorun yoktu. Başörtülü kızlar üniversitelere giriyordu.
Siz, Türk geleneğinde olmayan türban formunu tek tip bir siyasetin üniforması haline getirip, modern İslâmi gelenek diye tanıtınca karşınızda laikliğin yobazlığını yapanlarla birlikte meseleyi büyüte büyüte ülkeyi bu hale getirdiniz. Karşılıklı gerginlik stratejisi ile oy topladınız. 20 yıldır temel söyleminiz türban! Mızrakların ucuna Kur’an sayfalarını geçirmekten ne farkı var bu politikanın?
Türban tartışmasını sürdürürken, ülkenin bütün stratejik kuruluşlarını yabancılara sattınız. Toprak satışına başladınız. Şimdi ülkeyi istihbarat kuruluşlarının güdümünde olan yabancı vakıflara da açıyorsunuz. Ülkenin kuruluş felsefesini değiştirmek için bir Anayasa taslağı hazırlattınız. Her fırsatta Türk kimliğine saldırdınız. Türk kimliğini etnik bir kimlik derecesine düşürmek istediniz. Çok ağır tepki alınca vazgeçmiş gibi davrandınız ama basındaki destekçilerinizden bazıları, Türk kavramını Anayasa’dan çıkarmayı öneriyor. Siz de toplumu türbanla gererek, milli duyarlılığı dini duyarlılıkla ezmeye çalışıyorsunuz.
* * *
Bir başbakan fakir halka kömür dağıtmakla, öğrencilere bedava ders kitabı dağıtmakla övünemez. Bu ülkenin kömür alacak parası var, ders kitaplarını bedava dağıtacak gücü var ama milyonlarca insanın bunları kendi imkânları ile satın alacak durumu yok demektir. Tablo, zaten bozuk olan gelir dağılımını daha da kötü hale getirdiğinizi gösterir. Yoksa “halka hizmet hakka hizmettir” diyerek yine din istismarına sığınırsınız. Hangi halka hizmet! AKP hükümeti, verdiği ticari açıklarla Avrupa halkına hizmet ediyor, Türk halkına değil!
Ayrıca AKP devrinde, geniş halk kitlelerinin ekonomik durumu daha da bozulmuş ama sermaye çevrelerinin kârları artmıştır. Bunu, bir ara itiraf eden de sizsiniz.