Erdoğan, savaş psikolojisine girdi
Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait F-16 uçakları, dört defa uyarılmasına rağmen Türk hava sahasını ihlal eden bir Suriye MİG-23 savaş uçağını düşürdü.
Diğer taraftan bölgeye hâkim olan IŞİD adlı örgüt, Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları dışındaki tek toprak parçası olan Süleyman Şah Türbesi’nin üç gün içinde boşaltılmaması halinde türbeyi yerle bir edeceğini açıklamıştı. Süre bugün doluyor!
Suriye’nin savaş uçaklarını, böyle bir zamanda Türkiye sınırına göndermesi, öncelikle kendi çıkarlarına uygun değil! Üstelik Suriye, bir Türk savaş uçağını aynı gerekçeyle düşürmüş ve iki pilotu şehit etmişken...
***
Olayın, Türkiye’de hırsızlık operasyonları sebebiyle itibarını kaybetmiş olan iktidarın Suriye’ye girme hesapları yaptığına dair muhalefetten gelen uyarılardan sonra meydana gelmesi düşündürücü.
Tayyip Erdoğan’ın miting meydanında olayı, “Eğer sen benim hava sahamı ihlal edecek olursan, bundan sonra bizim tokadımız ağır olacak” diye kullanması da önemli bir gösterge.
Oysa Erdoğan, bu sözleri söylemeden az önce, “Ahlâkı olmayan bir hareketin kazanma şansı yoktur. Ahlâkı olmayan bir hareket kazansa bile kaybetmiştir. Bunlar, işte bu Pensilvanya, bu Pensilvanya partileri en başta ahlaktan yoksunlar...” diyordu.
Erdoğan, muhalefetin kullanması gereken bir deyimi de “İşleri güçleri, yavuz hırsız ev sahibini bastırır ya hemen montajlarla üzerimize gelmeye başladılar” diyerek güncelledi!
***
Esasen uluslararası ilişkiler de ahlâka dayanır. Siz, terörist ve silâh sokarak komşu ülkenizde iç savaşı kışkırtmışsanız, başınız hiçbir zaman beladan kurtulmaz. Onlar sizin uçağınızı düşürür, siz onların uçağını düşürürsünüz. Beslediğiniz teröristler, gelir sizin sınır kapınızda, sınır ilçenizde, hatta ülkenizin göbeğinde eylem yapar, engel olamazsınız...
Hele kendi ülkenizdeki kontrolü elinizden kaçırmışsanız, kendi polisiniz size dinlemişse, bunu “Türkiye’de bir İletişim Başkanlığı vardır Telekomünikasyon, maalesef işgal altında. İşgal altında olan burada her türlü numara yapılıyor” sözleriyle itiraf ediyorsanız, uluslararası ilişkilerde de benzer hatalara düşmediğinizin bir garantisi yoktur...
Şu itirafa bakın; “Pensilvanya’ya gönül veren ihlâslı, samimi kardeşlerime sesleniyorum: Bizden ne istediniz de alamadınız? Bizden inanç değerleri noktasında ne istediniz de alamadınız? 17 üniversiteniz var. Bütün bu üniversitelerimiz için a’dan z’ye size her türlü desteği veren bu iktidar olmadı mı? Okullar kurdunuz, destek veren bu iktidar olmadı mı? Sizler dünyanın değişik yerlerinde açtığınız okullara, beni, arkadaşlarımı oralara ısrarla davet ettiğiniz zaman, oralarda gelip devlet reislerine, hükümet başkanlarına sizi refere eden biz olmadık mı?”
Peki bu okulları açan örgüt, “Bunların yanında Haşhaşi’lerin bile eli öpülür” denilecek kadar kötüyse, 17 üniversite ve 160 ülkede okul kurmalarına niçin yardımcı oldunuz? Gözünüzün önünde Opus Dei modeli bir örgüt kurulurken neden a’dan z’ye destek verdiniz?
Dolayısıyla millet, muhalefetin, seçimleri kaybedeceğinizi anlayıp her türlü çılgınlığa girişebileceğiniz yolundaki iddiaları karşısında Suriye politikanıza nasıl güvensin? Savaş psikolojisini bir kenara bırakıp sağlıklı düşünemez misiniz?
***
Twetter’dan sonra Facebook’u, YouTube’u kapatmaktan söz ettiğinize göre Türkiye’yi nereye götürmek istiyorsunuz?
Bakınız, USA Today gazetesinin teknoloji uzmanı yazarı John Shinal, “Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Ukrayna’da birkaç hafta önce Twitter’ı yasaklama emrini veren politikacı artık orada yok, Viktor Yanukovych Rusya’ya kaçtı” diyor.
Milletten neyi gizlemeye çalışıyorsunuz?