Erbakan Hoca ve Türklük mayası!

Milli Görüş Hareketi”nin önderi, eski Başbakanlardan Prof. Dr. Necmettin Erbakan, Türkiye tarihinin son 50 yıllık dönemine damgasını vurmuş dört liderden biriydi.
Gerek ilk gençlik çağlarımda gerekse artık yetkin bir gazeteci sayıldığım 30’lu yaşlardan itibaren Erbakan’ı, fikirleri ve eylemleriyle takip ettim, 1991 yılındaki seçim süreciyle birlikte kendisiyle yüz yüze görüşme imkânı da bulmaya başladım.
Bu birikime dayanarak rahatlıkla söyleyebilirim ki, Erbakan, “milli görüş” dediği siyasi hareketi, kendi tanımladığı milletin, İslâm aleminin ve bütün insanlığın barış, huzur ve refah içinde yaşaması için seferber etti. Eline Başbakan Yardımcılığı ve Başbakanlık gibi yetkiler geçince de samimiyetle bu görüşlerini hayata geçirmeye çalıştı.

***

En yakın arkadaşlarından Oğuzhan Asiltürk, Erbakan’ın vefatından sonra hastane önünde, “Son mesajınde ‘çalışın, bu milleti sizin çalışmanız kurtarır’ diyordu” dedi. Gerçek de buydu. O bir dava adamıydı. Fakat, Erbakan’ın düşüncesindeki “aziz millet” , sosyoloji biliminin tanımladığı ve bütün dünyanın kabul ettiği millet değildi. O, İslâm milletlerini tek bir millet kabul ediyor, dolayısıyla “Ne mutlu Türküm diyene” felsefesini benimsemiyordu. Bugün iktidarda bulunan, onun yetiştirmesi Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının “Türk kimliği” yerine “Türkiye kimliği”ni getirmeye çalışmasının arkasında işte bu alt yapı vardır.
Erbakan’ın mutlu etmek istediği millet “İslâm milleti”ydi. D-8’i bunun için kurmuştu.
AKP iktidara geldikten sonra, ABD’nin Irak’a müdahalesi öncesinde, kardeşinin evindeki sohbetimizde, Erbakan şöyle demişti:
“Şimdi şöyle bir günde, insan D-8’leri toplamaz mı? Hep beraber bir takım kararlar almaz mı?”
Erbakan, 28 Şubat’ta işte bu girişimi sebebiyle Türkiye’nin Amerikancı kadroları tarafından iktidardan düşürüldü. Zaten, CIA’nın Türkiye sorumlusu Graham Fuller, Fazilet Partisi’nin ikiye bölüneceğini, “Yenilikçiler”in iktidara geleceğini, Tayyip Erdoğan’ın Başbakan, Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanı olacağını 1996’da söylemişti.

***


DP Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek’in söylediği gibi
“Bugünkü iktidar, bu ülke için bir tehdittir, tehlikedir. Recep Tayyip Erdoğan, Kaddafi’ye özeniyor. Kaddafi gibi, Mübarek gibi bir baskı rejimi uyguluyorlar burada. Çocuklarını zengin ediyorlar, kızlarını zengin ediyorlar, oğullarını zengin ediyorlar” ise bu kadrolar da Erbakan Hoca’nın yetiştirmesi olduğuna göre acaba yanlışlık nerededir?
Böyle bir soruyu kendisine de sormuştum.
Erbakan Hoca, uzun uzun milli görüşe mensup olmanın ne demek olduğunu anlattıktan sonra şöyle demişti:
“Burada önemli husus şudur ‘Efendim ne olacak, biz vaktiyle bunları beraberce yapmıştık, şimdi kendi kendimize yaparız’ düşüncesindeki yanlışlık şurada... Bunu söyleyen insan zannediyor ki un var, tuz var, su var, öyleyse ekmek olur. Bir şeyin farkında değil, ekmek olabilmesi için bir de maya lazım. Maya çok mühim bir şey. Mayasız ekmek olmaz. Bunlar vardır ama, o cevher sizde yoksa, ekmeği yapamazsınız. Fincanı yapıyorlar, fincanın sapı çatlıyor. Bir türlü onun sırrına vakıf olamıyorlar. Çünkü işin incelikleri ve cevheri çok mühim bir faktör. Eğer bu faktör olmazsa, ne yapacağınızı bilemezsiniz. Şimdi bu arkadaşlarımızın görünen özellikleri bu.”

***

Bence milleti algılamadaki farklılık, sosyolojik bağlamda Türk olamamak, milli görüş kadrolarının AKP’de yer alanlarını, iktidarda kalmak uğruna Türk milleti ve bütün İslâm milletleri aleyhine ABD ile işbirliğine hatta ABD’nin İslâm dünyasındaki Truva atı olmaya sürüklemiştir.
Fincanı paramparça etmişlerdir..
Oysa Türkiye’yi Türkiye yapan Türklük mayası idi!
Allah rahmet eylesin.

Yazarın Diğer Yazıları