Endişe büyük ama enseyi karartmayın!

1-175.jpg
Tayyip Erdoğan
, Hak-İş toplantısında ve hukukçularla buluşması sırasında siyah takım elbise, mavi gömlek giymiş ve sarı kravat takmıştı!

Hayır, magazin yazısı yazmıyorum, Erdoğan'ın giyim kuşamından bahsetmemin bir sebebi var. Anadolu Ajansı bu haberleri, taze fotoğraflarla servise koydu ama kendi İnternet sitesinde, Erdoğan'ın günlük konuşma haberlerini eski bir fotoğrafla yayınladı. Fotoğrafta Erdoğan, lacivert takım, beyaz gömlek giymiş ve çizgili bordo bir kravat takmıştı.

Fotoğrafın yakın bir zamanda çekildiği belli ama Erdoğan herhalde 17-25 Aralık soruşturması sırasında bile bu kadar endişeli bir yüze sahip değildi.

Endişeli fotoğraf seçimi için "tesadüf" mü diyelim!

***

Erdoğan, cemaat için "tabanda ibadet, ortada ticaret, tavanda ihanet" tespiti yaptı. Aynı bakış açısıyla siyasi partileri değerlendirirsek, meselâ AKP için, CHP için, MHP için veya HDP için ne söylememiz gerekir?

Tespiti partilerin mensupları, kendi vicdanlarında yapmalıdır ki bir işe yarasın.

Erdoğan, şimdi yurt dışına kaçan savcıları suçluyor ama bu, onları özel olarak arayıp buldukları gerçeğini değiştirmiyor. Uydurma Ergenekon şeması kendisine gösterildiğinde Abdullah Gül, "Delillendirin, bir savcı bulun" dememiş miydi? Buldukları savcı, Zekeriya Öz değil miydi? O da delillendirdi ve kaçtı işte..

Türkiye 2008'den itibaren, insanlık tarihinin en büyük hukuk skandalını yaşadı. Devlet görevlileri eliyle üretilen sahte delillerle, subaylarını ve aydınlarını tasfiye eden başka bir iktidar, tarihte görülmüş müdür?

Dolayısıyla, iktidarı döneminde böyle bir düzen kurmuş kişinin şimdi hukuktan bahsetmeye ne hakkı vardır?

Kaldı ki Erdoğan, Ak Saray'da hukukçulara hitap ederken, Kayseri'de 15 yaşında bir çocuk, "Cumhurbaşkanı'na hakaret"ten nezarette tutuluyordu! İnternet kafe önünde gözaltına alınmış, geceyi karakolda geçirmişti! Hakkında aynı suçtan dava açılmamış muhalif gazeteci de yok neredeyse. Soruşturmalar, Erdoğan'ın avukatlarının şikâyeti üzerine açılıyor. Seçim öncesinde basın üzerinde baskı kuruluyor. Fakat işin ilginç yanı, soruşturma açılan gazeteciler bunu görevlerini hakkıyla yapmış olmanın bir işareti hatta bir madalya olarak kabul ediyor! Son olarak hakkında mahkumiyet kararı verilen Uğur Dündar gibi...

***

Hani, aramızdan ayrılan ünlü gazeteci-yazar Çetin Altan her yazının sonunda "Enseyi karartmayın, insanlık geriye gitmez, Türkiye de gitmez" derdi ya, gerçekten öyle mi acaba? Türkiye, 13 yıllık AKP iktidarı boyunca uygulanan politikalarla geriye mi gitti, ileriye mi? Sadece Mısır-Suriye politikasına baksak, Türkiye'nin Müslüman Kardeşler örgütü, hatta bazen IŞİD zihniyetiyle yönetildiğini görürüz. Bunu artık AKP'nin beyin takımı bile kabul ediyor. Fakat bu yöndeki samimi itiraflarını yayınlayan Nokta dergisini toplattılar. Sağ olsaydı Çetin Altan'a sorardık; Türkiye nereye gidiyor üstat?

Figen Özen'i de kaybettik

Telefonumda Figen Özen'den gelmiş "Annemi kaybettik" diye bir mesaj gördüm. Hemen aradım, "Figen Hanım, başınız sağolsun" diyecek oldum. Meğer mesajı geçen, kızıymış, "Arslan abi, annemi kaybettik" diye tekrarladı... Ne diyeceğimi şaşırdım. Sabır dileyebildim ancak..

Antalya deyince ilk aklıma gelen dostlardan biriydi Figen Özen. Anne tarafından dedesi Mehmet Halif Bey, Mustafa Kemal'in Derne, Tobruk ve Bağımsızlık Savaşı'nda silâh arkadaşı idi. Türkiye'nin geriye gitmemesi için çırpınanlardan biriydi. Öyle ki son zamanlarında "Büyük Abi Emretti" ve "CIA'nın Çetecileri" adlı iki de kitap yazmıştı. Allah rahmet eylesin.

Yazarın Diğer Yazıları