Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Coşkun ÇOKYİĞİT
Coşkun ÇOKYİĞİT

Doğu Batı Sentezi

Düşünce dünyamız ve edebiyatımızın köşe taşlarından Peyami Safa, ufkumuzu aydınlatmaya devam ediyor. 62 yıl önce 15 Haziranda vefat eden “küçük dev adam”ın hayat hikâyesini okuduğumda, “kalemiyle yaşamak” düşüncesine ikna oldum. Hevesli olduğum yazarlıkta ısrar etme cesareti kazandım.

Daha iki yaşındayken babasını hafiyelere kapmış, sonra bir daha görememek üzere yitirmiş hasta ve cılız bir çocuğun neler yapabileceğini gösteren hikâyesinden dolayı ona, “Küçük Dev Adam” ve Nazım’ın, “Bir düşüm oğlum / bir düşün ey yetimi Safa” dizeleriyle yetimliğiyle alay etmesinden ötürü, “Yetim Emekçi” lakaplarını takmıştım.

Yalnız Dokuzuncu Hariciye Koğuşu romanını okumak bile bir insana edebiyatın lezzetini -ifadeyi mazur görün- adeta bir “altın vuruş” derecesinde duyumsatır. Zihniniz bu eserin “âlaimisemâları” tarafından ele geçirilir! Safa’nın kısa cümleleri, beyninizin kıvrımlarında adeta elektrik kıvılcımları gibi ahenkli sesler çıkararak raks eder. Romanın isimsiz kahramanı (aslında o, ‘Yetimi- Safa’nın ta kendisidir ama haydi biz tecahül edelim:) ile beraber acı çeker, korkar, annesini merak eder, kendinizi bırakıp annesi için endişelenir, annesine ağlarız… Âşık olur ümitlenir çiçek açarız, sonra yine acılar içinde katlanmak zorunda kalacağımız yaşantısına o yaralı çocukla beraber rücu ederiz.

Matmazel Noraliya’nın Koltuğu romanında Ferit’in kimlik buhranını bir roman karakterinin buhranı değil, Batılılaşma macerasında un ufak olan nesillerin buhranı olarak anlarız. Ferit’le beraber şöyle sayıklarız: “Ben Türk değilim, insan değilim, hayvan değilim, tıbbiyeli değilim, milliyetçi değilim. Vafi Bey’in ecinnileri arasında oturan, iradesi çarpıtılmış, bir hafta sonra ne yapacağını bilemeyen, tembel, hiçbir işe yaramaz ve ömrünün yarısı Avrupa’da hariciye memurluklarında geçmiş, ayyaş, zampara, hedonist, ciddiyetin yalnız hayvanlarda yakıştığına inandığı için bütün dünya dramlarına kahkahayı basan ve onun için “Gülener” soy adını alan bir baba ile yarı sanatkâr, yarı deli, erkek düşkünü, veremli ve veremden iki yetişkin kızını kaybetmiş, ayyaş, kokainman, Paris’te olduğu için kültürlü, genç yaşında ölmüş bir ananın desencharte, demesuer, deseriante, deracine, degenere bir oğluyum.”

Safa, bu köksüz inlemede çaresiz bırakmaz okuyucusunu, Matmazel Noraliya’nın en çok ihtiyaç duyduğu anda Allah’a yakarışıyla, “Beni bensiz bırak, sensiz bırakma!” duasıyla paramparça oluştan, “bir şeyde her şey vardır” birlikteliğine taşır. Artık darmadağınık bir varlık değil, kökü belli bir şahsiyetsinizdir. Yalnızız, Biz İnsanlar gibi eserlerinde, Türk edebiyatında ve fikir hayatında eşine benzerine rastlayamayacağınız cümlelerle zihninizi her defasında daha yüksek bir seviyeye taşır.

Peyami Safa’nın zihin kudreti, sadece edebiyat alanında değildir. Türk fikir hayatının deva bulmaz “Doğu Batı” çatışmasına getirdiği bakış açısı, “Yetim Emekçi”nin zihin kudretinin zirvesidir.

O güne kadar, askeriyeyi yenilemek, bir iki kopya mimari bina dikmek, alafranga züppelik eylemek ve daha sonra ciddi ama eksik bir yaklaşımla, “Alalım garbın ilmini alalım sanatını, sonra verelim mesaiye son hızını” mantığı ile yürüyen “Batılılaşma dayatmasına” “Sentez” önererek, Ziya Gökalp’in dilimize kazandırdığı deyimle “harsımıza” büyük bir manevra alanı açar.

Aslında Peyami Safa’nın “sentez” fikri sadece aydınların kafa karışıklığına, iş bilmezliğine veya “mesaj aracın kendisidir” gerçeği dikkate almadan ileri sürülen “Batılılaşma” tavsiyelerine değil, Arnold Toynbee’nin sözlerinde somutlaşan, “Batı Medeniyeti, Türk-İslam Medeniyetinin bundan sonra bir daha ‘aklı ele geçirmesine’ izin vermemeli” şeklindeki kıyıcı tavsiyesine de çok açık bir cevap ve reddiyedir!

Toynbee, “Ya her şeyinle teslim ol ya da direnerek öl” ikilemine sıkışıp kalan Doğulu milletlerle Türk milletinin farkını kötü niyetli biçimde göz ardı etmiştir. Buna karşılık Peyami Safa, mazlum milletlere, üçüncü bir yol olduğunun, geberip gitmek veya şahsiyetsizce başka bir kültürün içinde erimek yerine “yeni bileşim” yapmak gerektiğini, bir düşünce bütünlüğü ve tahliller zinciri içinde ortaya koyan düşünürümüz olmuştur. Ancak bu teklif Türk fikir hayatında gerektiği karşılığı bulamamıştır. Yirminci Yüzyıl boyunca Batılılaşma, Modernleşme üzerine sayfalar dolusu kitap yazanlar bile bu önemli teklifi göremezden gelmişlerdir.

Aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyor, rahmet diliyorum.

Yazarın Diğer Yazıları