Yeni bir dünya kurulur mu?
Dünyamızda olup bitenleri bombardımana tutulmuş zihinlerimizle ne kadar doğru yorumlayabiliyoruz? Her gün bir diğerini bastıran şok haberler daha onlar üzerinde doğru dürüst düşünüp tartışıp haklarında karar vermek şöyle dursun, anlayamadığımızı anlamadan yerine bir başkası geliyor. Dünya, şirazesi dağılmış kitap yaprakları gibi gittikçe daha düzensin bir şekilde iplerini zorluyor. Bütün toplumlar ta içinden gelen bir dürtüyle titriyor hatta daha doğru bir ifade ile bütün toplumlar “seğiriyor”. Çünkü bütün bu olup bitenlere “bilinç” yüklenirse işte o zaman dananın kuyruğu gerçekten kopmuş demektir.
Yeryüzündeki kontrollerini sıkılaştırmak veya kaybettikleri kontrolü yeniden elde etmek veya binlerce yıl duvar arkasında pustuktan sonra birdenbire bütün dünyayı ele geçirmek isteyen devletlerin tepinmesinden oluşan sarsıntılar da dünyada insanlığı çığırından çıkartmak üzere. Bu tepinmelerin yarattığı “seğirme” dünyanın “simbiyotik”inde “zemin sıvılaşması” yaratıyor. Üstelik bu egemenlik tepişmesinin gözü kararmış taraflarının en büyük iddiaları, aslında ideolojiler devri çoktan bitmiş olmasına rağmen, hiçbir felsefi değeri olmayan “daha iyi bir dünya” veya “yenidünya düzeni” palavralarına sımsıkı sarılmış olmaları.
Yeni bir dünya düzeni kurmak mümkün mü? Doğrudan söylemek gerekirse, yeni bir dünya düzeninin kurulması, milyarlarca insanın rızası hilafına işlediği için tam tersine büyük yıkımlara sebep olmaktadır. Çünkü insanlık, Batı uygarlığının vaat ettiği evrensel uyum ve kardeşlik gibi değerlerin bizzat onu ortaya atan Batılı devletler ve yandaşları tarafından istismar edildiği veya hiçe sayıldığını çok iyi anlamış bulunuyor.
Yeni bir dünya düzeni kuracaklarını iddia edenlerin aslında artık yeni veya eski herhangi bir düzene inanmadıkları, sadece ihtiyar nüfuslarının yok olacağı ana kadar kendi güvenliklerini sağlamak olduğu da apaçık ortaya çıkmıştır.
Amerikalı işadamı Elon Musk’un Batı Avrupa haritası yayınlayarak sık sık nüfusun eridiğini anlatarak hayıflandığı malumdur. İnternetteki haber şöyle diyor: “Tesla ve SpaceX CEO'su Elon Musk azalan doğum oranları nedeniyle insanlığın neslinin tehlikede olduğunu savunarak Avrupa ölüyor dedi. Musk'ın paylaştığı haritaya göre Avrupa'da şu anki nüfusun sabit kalması için ülkelerin kadın başına iki virgül bir bebek doğum oranına ihtiyacı var. Ancak oranlar kritik eşiklerde.”
Bu haritada Türkiye de bulunuyor ve Batı Avrupa devletlerine göre ülkemizdeki doğurganlık birazcık daha fazla. Ama bu yazının konusu Türkiye’nin nüfus artışı sorunu değil. Batı Avrupa, yani “yeni bir dünya düzeni” kurucu kadrolarının bir bölümünü temsil eden bu kıta dahi vaat ettikleri “demokratik-modern zamanlar” yerine “vaat edilmiş topraklar” dogmasına sıkı sıkı sarılarak bu hedefi ulaşılması arzu edilen bir ideal olmaktan çıkarmış bulunuyorlar. Orta Doğu’nun bütün sınırları değişse, Asya’da sur dibinde uyuklamaktan vazgeçen milyarlar doğurmayı bıraksa Batı nüfusu yine de yerinde sayacak ve geriye gidecek. O hâlde bu yeni bir dünya düzeni palavraları neden?
Yukarıda da belirttiğim gibi mesela tamamen “ari ırk” ile sair ırkları sayısal olarak dengelemek çabasıdır! Irkçılığın gizli ve daha tehlikeli bu yüzü, aslında vaat edilmiş topraklara inandıklarından değil, bu köhne doğmayı asıl niyetlerini maskelemede kullanmaktan çekinmeyen büyük suçlulardır. Modern Batı uygarlığının kendi yalanları içinde kenedi fosseptik çukuruna düşmüş bir yılan gibi batıp gideceği günleri bizler göremesek bile torunlarımızın görebileceğini varsayıyorum ve yeni nesillere gelecekte kuracakları “yenidünya düzeni” için bu güçlü ihtimali denkleme eklemelerini tavsiye ediyorum.
KIT’A
ZİYA PAŞA’DAN
Cânân gide, rindân dağıla, mey ola rizân
Böyle gecenin hayr umulur mu seherinde
…
Gide: gitti,
Rindan: rintler,
Rizân: dökülmek.