Doğrunun yanlışa dönüşmesi

Allah Kur'anda onlarca kere "hiç düşünmez misiniz", "akletmez misiniz" diye sorsa da nafile..

Etmezler..

Kendileri akıl etmedikleri gibi hiçbirimizin de aklımızı kullanmamızı istemezler. Bu da yetmez, "neden her şeyi akılla çözmememiz gerektiğini" izaha kalkarlar.

İsterseniz deneyin bakın.

Konuyu nereye bağlayacağım?

Şuraya: Çok tartışılan Osmanlı'dan kalan okur yazar oranına. Oradan. Harf devrimine bağlayacağım.

Önce şunu belirtmeliyim: Türkiye'de sağlıklı bir tartışma ortamı yok. Belki birileri bunun özellikle oluşmasına müsaade etmiyordur. Bilemiyorum.

Sağlıklı tartışma uzmanlar arasında olur. Özellikle üzerinde yeterince anlaşılmamış konularda büyük hocaların önemi daha da artar.

Meselâ "Osmanlı'da okuma-yazma bilen nüfustan Cumhuriyete kalan bakiye nedir" diyorsanız, bunu Kemal Karpat'tan çok, hatta Osmanlı tarihçilerinden çok, doğrudan eğitim tarihçisine sormamız gerekir. Çünkü asıl uzman odur.

Eğitim tarihi alanında Türkiye'de kim var derseniz. Derim ki: En büyük otorite, emekli Prof. Dr. Yahya Akyüz Hoca'dır. Eğitimin gelmişi geçmişiyle ilgili ne soracaksanız ona sorun. Eğitimle ilgili bilimsel bilgi öğrenecekseniz onun bu sene 32. baskısını yapan "Türk Eğitim Tarihi, (MÖ. 1000- MS.2019) adlı kitabını okuyun.

Çoğu cahil, kulaktan dolma bilgilerle üfüren kimseler, ya dinin arkasına sığınarak desteksiz atıyor veya yeterince bilgi ve donanımı olmadan sırf laf olsun diye konuşuyor. Bilimsel bilgi "kanaatlerin bilgisi" değildir. Araştırmanın, elde edilen belge ve dokümanların analizinin bilgisidir. Dolayısı ile geçenlerde profesör kökenli bir milletvekilinin kimi ünlü kişileri dayanak göstererek ileri sürdüğü gibi "harf devrimi, Osmanlı-Türkiye ilişkisini kopardı, hepimizi cahil bıraktılar, kendi köklerimizden koparıldık" iddiaları gibi "kanaatlerin bilgisi" değildir. Bilimsel bilgi, temellendirilmiş, veriye dayalı bilgidir. Kanaatler ise adı üstünde kanaattir, kişisel yorum ya da fikirdir.

Bilimsel bilgi evrenseldir. Fatih'in İstanbul'u zapt etmesi, suyun yüz derecede kaynaması, iki bilinmeyenli denklemin işlemsel çözümü her ülkede aynıdır. Buna karşılık, Şenol Güneş'in milli takımla ilgili verdiği taktik bilginin doğruluğu kişiye göre değişir. Doğru da olabilir, yanlış da. Dolayısı ile, "harf devrimiyle Osmanlı kültürel mirası ortadan kalkar, dil bağlarımızı koparır" gibi iddialar da böyledir. Nitekim uygulamada görülmüştür ki, yeni Türk alfabesiyle okuyanlardan Osmanlı dönemiyle ilgili profesörler çıkmış, Fen Edebiyat fakültelerinde bilimsel kürsü kurulmuştur ama Osmanlı'nın bizzat kendisi, kendi tarihinin profesörünü üretememiştir.

Niye üretememiştir?

Çünkü bilim üretememektedir.

Üniversitesi yoktur.

Üniversiten yoksa; bilimsel bakış, anlayış, kavrayış ve yorum da yoktur. Bilimsel aklın yerinde başkası oturuyor demektir.

Demek ki neymiş, Cumhuriyet, Osmanlı ile bağını koparmadığı gibi bir de onu yüceltmiş ve bilimsel zeminde en yüksek noktaya taşımıştır. Ve bunu da Arap harfleriyle değil, Latin temelli yeni Türk Harfleriyle yapmıştır.

Bir şey daha: Bilimsel tarihçiliği Mustafa Kemal getirmiştir. Yoksa vakanüvist düzeyinden ileri geçip geçilmeyeceği tartışılır. Şimdi birileri ikide bir Osmanlı ile Türkiye'deki okur-yazarlığı karşılaştırıyor. Nesini tartışıyorsun arkadaş? Osmanlı'da eğitim bakanlığının kurulduğu tarih henüz iki asıra varabilmiş değil. 1857'den 2019'a kaç yıl geçmiş bir baksana.

162 yıl.

Sen bakanlığı 162 yıl önce kurmuşsun, kalkmış Osmanlı'nın okuryazarlığının nerelere vardığını anlatıyorsun. Uzmana danışmanızı tavsiye ederim. Buyurun size 1923-1924 eğitim yılı istatistik bilgisi. Hatırlatırım: Cumhuriyet daha yeni kurulmuş. Toplam okul sayısı 4 bin 894. Bu okullarda 273 bin 107 erkek, 62 bin 954 kız okuyor (Yahya Akyüz, Eğitim Tarihi, Pegem yayınları, syf: 350). Erkeklerin yarısı bile değil.

İşte Cumhuriyet'in devraldığı sayı bu.

Getirdiği yer ise ortada.

Yazarın Diğer Yazıları