Dış baskılara dirençli olmak
Türkiye''nin yaşadığı asrın felaketi deprem nedeniyle birçok ülke ve uluslararası kurum yardıma koşmuş, ekipman, malzeme ve para yardımı yapmış, bundan sonrası için de bunun devam edeceğini belirterek vaatlerde bulunmuştur.
Bölgede ve dolayısıyla ülke çapında, felaketin büyüklüğünün neden olduğu ekonomi başta olmak üzere mevcut kaynaklarda ve stoklarda kayıplar yaşanmıştır. Ayrıca 50.000''e yaklaşan can kaybının, 100.000''den fazla yaralının, evsiz, annesiz, babasız, evlatsız, eşsiz ve işsiz kalmanın yarattığı üzüntü ve sıkıntılar psikolojik sıkıntılar yaratmıştır.
Yaraları sarmak ve yeniden ayağa kalkabilmek için bütün imkânlar seferber edilmiş, ülkenin dikkat ve gayreti tamamen bu noktaya odaklanmıştır.
Başta can dostumuz ülkeler olmak üzere, dış desteğin önemli bir kısmının insani ve karşılık beklemeksizin yapıldığından şüphemiz yoktur. Ancak yapılacak kritik seviyedeki yardımlardan, dikkat ve performansımızın depremin yarattığı sıkıntıları gidermeye teksif etmemizden istifade etmeye çalışabilecek ülke ve kuruluşların olabileceği değerlendirilmekte, muhtemel bu gelişmelere karşı uyanık, hazırlıklı ve dirençli olmamız gerektiği düşünülmektedir.
İstismar edilebilecek hususlar
Türkiye''nin, İsveç ve Finlandiya''nın NATO üyeliğine kabulü için, teröre verdikleri desteği kesmeleri ve önlemeleri hususunda henüz gerekli adımları tam olarak yerine getirmedikleri gerekçesiyle halen onay vermemiş olması, başta ABD ve NATO olmak üzere, Macaristan dışındaki tüm NATO ülkelerinde tepki yaratmaya devam etmektedir.
İsveç''in deprem için verdiği desteğin, NATO üyeliği onayıyla ilişkilendirilmemesi gerektiğini belirten açıklamasının pek inandırıcı olamadığı düşünülmüştür. Çünkü hiçbir ülkeden, verdikleri desteğin Türkiye''den herhangi bir taleple ilişkilendirdiği duyulmamıştır. Kişinin "fikri neyse, zikri de odur" tabirinin bu duruma uygun olduğu söylenebilir.
ABD Dışişleri Bakanı Blinken''in, deprem nedeniyle yaptığı Türkiye ziyaretinde, sadece bu konu üzerinde konuşması beklenirken, İsveç ve Finlandiya''nın üyeliğine verdikleri önemi ve desteği ifade etmesi ve kapalı toplantıda da nelerin konuşulduğunun bilinmemesi, doğrudan olmasa da dolaylı yoldan bu konuda ısrarlı davrandığı kanaatini oluşturmuştur. Aynı şekilde NATO Genel Sekreteri''nin ifadeleri de buna paraleldir.
Blinken''in Suriye''de de, DEAŞ''la mücadele bahanesiyle SDG/PYD/PKK''ye verdikleri desteği makul bir durum olarak göstererek oradaki statü ve politikalarını inatla sürdürme ve kabul ettirme gayreti içinde olduğu görülmüştür.
ABD Dışişleri Bakanı''nın bu ziyaretinde Adana İncirlik''te bulunan ABD üssünde, Suriye''de varlığı çok tartışılan ''Beyaz Miğferler'' isimli sözde sivil toplum örgütüyle görüşmesi de dikkat çekmiştir.
Nelere dikkat edilmeli?
İsveç ve Finlandiya''nın NATO üyeliğine onay verilmesi konusunun istismar edilmesine fırsat verilmemelidir. Finlandiya''nın üyeliği için fazla bir engel kalmadığı anlaşılmaktadır. Kalan hususları görüşerek ve mutabakat sağlanarak, bu ülkenin adaylığına onay verilebilir. Bu davranış bizim gerçekçi olduğumuzun anlaşılmasına da imkân sağlayacaktır. Zaten Finlandiya da, İsveç olmaksızın üyelik konusunda beklenti içindedir.
İsveç ve Finlandiya''nın üyelik konusu sonuçlanırsa, deprem krizi fırsatından istifadeyle, ABD, NATO ve AB''nin, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi''nin üyeliğini gündeme getirmeleri karşısında hazırlıklı olunmalıdır.
Suriye''deki durumla ilgili gelişmelere karşı uyanık olmamız da önem arz etmektedir.
Doğu Akdeniz ve Ege''deki hak ve menfaatlerimizin ihlaliyle, Yunanistan''ın ABD''yi de arkasına alarak bölgede "oldubitti" anlayışıyla bazı girişimlere tevessül etmesi ihtimaline karşı müteyakkız ve tedbirli olunmalıdır.
Türkiye''nin Rusya''ya uygulanan yaptırımlara fazla uymadığı gerekçesiyle baskıya maruz kalmasına karşı tedbirler alınmalıdır.
Bölgede demografik yapımızın bozulduğu, deprem nedeniyle bir kere daha gün yüzüne çıkmıştır. Bunun derinleşmesine fırsat verilmemeli, hatta düzeltilmesine gayret edilmelidir.
***
Türkiye Dışişleri Bakanı''nın açıklamalarından bu konuların görüşüldüğü, kendisinin de Türkiye''nin mevcut dış politika anlayışı istikametinde görüşlerimizi yinelediği ve bunlardan taviz verilmeyeceğine ilişkin görüşler beyan ettiği anlaşılmıştır.
Dikkatimizin, gayretlerimizin ve enerjimizin, depremin yaralarının sarılmasına odaklandığı bu ortamda müteyakkız olmamızda yarar görülmektedir.