Dindarlığı hangi kafalar kemiriyor?

Muhakkak ki takdir Allah'tan ama insanların acıdan ahları göğe yükselirken bir siyasetçi böyle konuşabilir mi: "Darbe akşamı Recep Tayyip Erdoğan'ı 15 dakika ile yakalayamıyorlar. Başbakanımızı 5 dakika ile yakalayamıyorlar. Ben kendi nefsimden biliyorum. Beni yarım saatte yakalayamıyorlar. Bir tane Bakan yakalanmadı. Şimdi bu bizim meziyetimizden, bizim gücümüzden mi oluyor? Bir korumadan oluyor. Bu da Cenab-ı Allah'ın korumasından..."

Arslan Bulut'un da konuya temas ettiği üzere bu sözler Melih Gökçek'e ait...

***

Geçen ay Derik Kaymakamı Muhammet Fatih Safitürk makam odasında şehit düştü... 1991'de şehit düşen Bingöl Solhan Kaymakamı Ersin Ateş'ten sonra ikinciydi bu olay... Sanki diğer kaymakamlar Allah'ın özel koruması altındaydı ama bu ikisi istisnaydı tövbe hâşâ!..

Buradan baktığınızda Soma da normalleşiyor, Adana Aladağ'da kız çocuklarının yanması da, Ankara'nın parsel parsel satılması da!.. FETÖ tarafından uzunca bir süre kandırılmış olmak da, Habur'da terörist ağırlayıp, Diyarbakır'da nevruz halayı çekmek de!.. Ve tabii Bakara'yla makara yapmak da!..

Anlamayacaklar için bir de şöyle soralım: O vakıf yurdundaki küçücük çocuklar Allah korumadığı için mi tecavüze uğradılar? Yoksa Allah'ın verdiği akılla tedbir alınmadığı için mi?

***

Çocuğu diri diri yanan bir baba bu sözleri duyunca ne hisseder diye düşünmez mi insan? O acıyla 'isyan'a teşvik edilmiş, manevî tarafına darbe indirilmiş olmaz mı? O baba veya eş yahut da küçücük bir kız çocuğu sormaz mı "Neden benim oğlum, neden benim eşim, neden benim babam?" diye?

'Kader' isimli bir failimiz var, her şeyi onun üzerine yıkabiliyoruz!.. Sorumluların üzerine 'zırh' olarak giydirebiliyoruz!.. Yargılama gerektiren hâller karşısında ilgili şahıs veya şahısları oradan çekip 'mübarek' bir kata alabiliyoruz!..

Maden patladı, sel bastı, yol çöktü, hızlı tren raydan çıktı, kıyı emniyetçiler boğuldu... Allah'ın takdiri... Peki FETÖ nasıl kandırdı yıllarca? Onu da cinler vasıtayla yaptı!.. Sıyrılmak bu kadar basit yani...

***

Kadere iman, imanımızın 'olmazsa olmaz' bir parçası... Onu inkâr edenin Müslüman kalma şansı yok tabii ki... Burada mide bulandıran şey 'kader anlayışı'nın çok kötü bir biçimde nefsin işine geldiği gibi yorumlanması ve sorumsuz yönetim anlayışına alet edilmesi... "O mesajı ben değil, yeğenim atmış" der gibi ucuz ve sıradan mazeret, "kaderin işi" demek...

Hz. Ömer'e atfedilen bir kıssa vardır... Huzuruna bir hırsızı getirirler... Halife ona neden yaptığını sorar... Hırsız "kader" deme uyanıklığını gösterince kendisine şöyle seslenir: "Madem öyle, ben de kader gereği senin kolunu keseceğim..."

Bizde problem, suçu kadere atanların çokluğu karşısında, yine o kader gereği hükmü verilenlerin olmaması...

***

Türkiye'de ateizm ve deizmin gelişmesiyle ilgili çalışmalar yapılıyor mu acaba, ülkeyi 14 yıldır tek başına yöneten 'muhafazakâr' iktidar tarafından? Meselâ Diyanet'in bu konuda, 'dindarlığın seyri' hakkında yaptırdığı düzenli çalışmalar var mı?

Köprü, yol, baraj, havaalanı gibi 'maddî' gelişmeler hep konuşuluyor da, bu konudaki bilanço nedir? "Yolu barajı yarın da yaparız ama manevî alandaki tahribatın geri dönüşü olmayabilir" diye ne kadar dert ediliyor? Çıplak gözle de teşhis edilebilen çözülmede, bugün gücü ve yetkiyi ellerinde bulunduranların ne kadar payı var, hesaplanıyor mu?

Siz sahip olduğunuz nimetleri, imkânları, dünyalıkları, makamları Allah'ın 'özel koruması'na bağlıyorsanız, bu 'özellik'ten nasipsiz, toprağa düşenlere, canı yananlara, yarasından hâlâ kan sızanlara, evlâdını kaybedenlere, sorgulayan gençlere ve kalplerini İslâm'a ısındırmakla görevli olduğunuz diğer insanlara neyi nasıl anlatacaksınız?

Mesele 'kader'i tartışmak değil... Üzerine 'kader' giydirilmiş siyasetçi saçmalıklarının ve uygulamaların yol açtığı tahribatı tartışmak...

Yazarın Diğer Yazıları