Devlet aranıyor devlet!
Yaralanmanın izahı vardır, ölmenin de… Vatan için, toprak için, devlet için gazi olmanın da mukaddes izahı vardır, şehit olmanın da…
Ya devletinin zannettiğin hastanede, maaşını senin vergilerinden alan doktor, hasta bakıcı veya diğer görevlilerden küfür hakaret yemenin? Ağır yaralıyken ve daha sedyede yatarken canınızın düşmana teslim edildiğini bilmenin?
Ya siz can çekişirken, başucunuzda çırpınan annenizin, eşinizin, çocuklarınızın, bacınızın alenî PKK'lılık yapan kimi doktorlar ve görevliler tarafından hakarete uğramasının?
En kestirmeden söyleyelim söyleyeceğimizi: Türkiye Cumhuriyeti devletse, devlet olmanın gereğini yerine getirmeli ve herkesin bildiği o tıp fakültesini yeniden 'devletin tıp fakültesi' yapmalıdır… Bu ülke Nihal Atsız'ın şiirindeki Topal Asker'in ülkesi değilse, bu analar bu bacılar bizim de analarımız ve bacılarımızsa, devlet devlet olmalıdır…
O tıp fakültesinde bu muameleye maruz kalmak ve 'doktor görünümlü PKK'lı kamu personeli'nden küfür yemek, roketle veya patlayıcıyla vurulmaktan daha ağır geliyorsa eğer, bu rezalete el koyacak bir devlet olmak zorundadır…
***
O hastanelerin yoğun bakımından çıkıp daha sonra başta Ankara GATA olmak üzere Batı'ya sevkedilen gazileri tek tek bir dinlesinler bakalım…
Gazi göğsünden vurulmuş yoğun bakımda yatıyor… Yanında kız kardeşi ve anası var… Geliyor ağzı salyalı bir pratisyen dalga geçiyor resmen: "Bu p…i niye doğurdun? Bak hevaller vurdu, nasıl da köpek gibi yatıyor!.."
Anne ve bacı çaresizlik içinde bir kere daha vuruluyorlar… Ne üzülecekler, devlet görevi için gittikleri bu topraklarda, düşmanla çevrili gözlere mi, oğullarının vurulmasına mı, yedikleri hakaretlere mi, düştükleri acze mi? Anne o gün bu gündür sayıklıyor "Benim oğlum p… değil" diye…
Bir başka gazi roketten yaralanmış, başı sargılar içinde gözleri görmez hâlde acile kaldırılıyor… O da aynı muameleye tâbi… Hakaret, küfür, tehdit hepsi peşpeşe…
Ağır yaralı kaldırıldığı tıp fakültesi hastanesinde bir başka gazi… İhtiyacını kendisi görecek durumda değil… Altından kasten ördeğini alıyorlar ve farkında olmadan üstüne pislemek zorunda kalıyor… Hasta bakıcı "Lanet herif, senin pisliğini mi temizleyeceğiz?" dağ gibi vatan evlâdına bağırıp çağırıyor… Sonra da diğer PKK'lı personelle gülüşüyorlar "Bakın özel harekâtçı korkudan altına pisledi" diye…
Bunların izahı yoktur, bunları kaldıracak bir 'devlet midesi' olamaz… Devleti yönetenler ve bu asker, polis ve diğer kamu personeli kendilerine emanet olan yöneticiler bu tabloya seyirci kalamaz… Kalırlarsa eğer, ne o devlettir artık, ne de o devleti yönetenler yönetici…
Böyle bir ortamda yaralıya doğru tedavi uygulandığından kim emin olabilir? "Sen p.. doğurdun" denilen hangi ana yastığa huzur içinde baş koyabilir?
***
Vatanı savunurken ölmek de var, vurulmak da… Çünkü seçilen mesleğin böyle bir riski söz konusudur ve seçen kişi mesleğe başlamadan bu riski zaten almış kişidir… Ama kendi topraklarında, kendisiyle aynı hazineden maaş alan başka kamu görevlileri tarafından alçakça aşağılanması, kendisi yetmiyormuş gibi analarının bacılarının da kahpe ağızlarca hakarete uğraması, biraz haysiyeti, biraz şerefi, biraz izzeti olan herhangi bir vatan evlâdı için kaldırılabilecek bir durum mudur?
Devleti yönetenler şunu bilsin: Yolu Dicle'den geçen gazilerimize yedikleri mermiler değil, yedikleri küfürler daha ağır gelmiştir… Vücutları parçalanmış, bazı organlarını kaybetmiş oğulların anaları neye daha çok yanacaklarını şaşırmıştır…
Bir PKK'lı yaralı getirilince gece yarısı hastanelere koşan ama polis veya asker getirilince istifini bozmayan başhekim ve doktor gerçeği vardır bugün doğudaki birçok hastanede… Geçtik Hipokrat'ı filan, düşmanın bile mertini seçme şansına sahip olmadığımız için talihimize böyle namert düşmanlar düştü… Sadece sosyal medya hesapları incelense, ne kadar 'PKK'lı' veya 'sempatizan' düzeyinde, doktor, öğretmen ve kamu görevlisinin varlığı görülecektir…
Devlet aranıyor, devlet!..