Deniz dalgasız olmaz; denizde darbe olmaz!
İktidar kanadının, Montrö'yü savundular diye emekli amirallere "darbe bildirisi yayınladılar" suçlamasıyla saldırıya geçmesi, tam bir propaganda savaşıdır. Fakat iddia ne kadar büyük olursa "inanmış görünenler" de o kadar çok oluyor.
Denizlerde kalan son balıklar bu işe ne der peki?
***
Bu arada amiralleri yaza yaza herkesi amiral görmeye başlamışım ki dünkü yazımda emekli general Nejat Eslen'i de amiral yapmışım…
Nejat Eslen, bunun üzerinde durmadı, "Amirallik şereftir de ben size bir soru sorayım; sözleşmeli amiral ne demektir?" diye söze başladı. Abdülkadir Selvi'nin yazısındaki "Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar'a sarıklı amiral hakkındaki soruşturmayı sorduk. Sözleşmeli statüsünde olduğunu ifade etti. İdari soruşturmanın sürdüğünün altını çizdi. Savunması istenmiş." ifadelerini hatırlattı.
Ve "Anlaşılan, Ergenekon, Balyoz davalarında ordunun göz bebeği amiralleri ya emekliye sevk ettiler ya da kendileri ayrılmak zorunda kaldı, yerlerine de sözleşmeli amiral aldılar. Amirallik, Deniz Harp Okulu'ndan mezun olduktan sonra teğmen rütbesinden başlayıp, denizlerde, savaş gemilerinde pişe pişe edinilen tecrübelerin sonunda kazanılan bir askerî unvandır. Bir insanı böyle bir tecrübesi olmadığı halde sözleşmeyle amiral yaparsınız ama o kişi amiral olmaz, başka bir şey olur. Acaba bu şekilde yani sözleşmeli başka amiraller de mi var?" diye sordu.
Eslen, emekli amirallere yöneltilen suçlamalar konusunda ise şunları söyledi:
"Dünya siyasi tarihinde bırakın emekli amiralleri, görev başındaki amiraller tarafından dahi yapılmış tek bir darbe yoktur. Çünkü denizde darbe olmaz! Çünkü, denizde başkent yoktur, meclis yoktur, hükümet yoktur."
***
Nejat Eslen böyle konuşurken benim aklıma Muharrem Ertaş'ın söylediği bir Kırşehir türküsü geldi:
"Vay gülüm, deniz dalgasız olmaz,
Ah kurban deniz dalgasız olmaz…
Vay gülüm güzel sevdasız olmaz…
Vay gülüm yiğit olan yiğidin
Ah kurban yiğit olan yiğidin
Vay gülüm başı boransız olmaz…"
Herhalde, kitaplarını okuduğumuz Cem Gürdeniz'in, konferanslarını dinlediğimiz, yazılarını okuduğumuz Türker Ertürk'ün ve diğer emekli amirallerin başı bu sebeple her dönem belaya giriyor. Yiğit oldukları için…
Gerçi Cem Gürdeniz'in 2006 yılında ortaya attığı "Mavi Vatan" kavramına AKP Genel Başkanı olarak parti grubunda konuşan Tayyip Erdoğan da sahip çıktı, hatta "Mavi Vatan'ı koruyan denizcilerimizi selamlıyorum. Darbecilerden temizlenen Türk Silahlı Kuvvetlerimizin yanındayız." dedi ama "Tabii bu emekli amiraller falan bu işin dışında. Bu emekli amiraller talimatı kendi başkomutanları Kılıçdaroğlu'ndan alıyor" diye bir iddiada bulundu.
***
Bana göre, bu tartışma yerine Erdoğan'ın daha önce söylediği "Montrö'nün ülkemize sağladığı kazanımları önemli görüyor, daha iyisi için imkân bulana kadar bu sözleşmeye bağlılığımızı sürdürüyoruz" sözleri üzerinde biraz daha durmak gerekir.
Montrö, esas olarak Türkiye ve Rusya'nın Karadeniz'de güvenliğini sağlayan bir sözleşmedir. Daha iyisini yapmaya niyetlenirseniz, bunu tek başınıza yapamazsınız. "Daha iyisi" ne demektir? Tanımlanmış mıdır? "Montrö'nün daha iyisi" bugüne kadar akademik düzeyde ortaya konulabilmiş midir? Daha iyisi düşünülebilse bile Montrö'yü bozduğunuz zaman neler olabileceğini hiç düşündünüz mü?
Yani "Denize dalayım mı, bir balık alayım mı?" söylemiyle veya denize olta atmayla bu politikalar sürdürülemez. Çünkü Karadeniz'deki balıklar bile Montrö'nün Türkiye ve Rusya için Karadeniz'de, istikrar, güvenlik ve huzur demek olduğunu biliyor. Emekli amirallerin hiçbir suçu olmadığını da…