"Cebren"ciler FETÖ ise hileciler neci?

Hrant Dink cinayetiyle ilgili iddianamede, olayın "FETÖ'nün şiddet içeren bir başlangıç eylemi" olduğu belirtiliyor. Bu iddianın geçtiği cümle aynen şöyle:

"Dink'in öldürülmesi, yasama, yürütme, yargı ve diğer tüm devlet kurumlarını, silahlı kuvvetler ve emniyet teşkilâtını denetimlerine almak için FETÖ/PDY'nin şiddet içeren bir başlangıç eylemidir."

İddianamede, "15 Temmuz başarısız darbe kalkışmasına giden süreçte, Hrant Dink cinayeti bu yolda ve bu amaç için attırılan ilk kurşun olması nedeniyle yürütülen soruşturmanın mahiyeti, niteliği ve ne kadar önemli olduğu, yabancı devlet destekli bu çete faaliyeti ile ülkemizin ve devletimizin nasıl zor duruma düşürüldüğü bugünlerde daha iyi idrak edilebilmektedir" gibi ifadeler de var...

***

Başından beri biz "Türkiye Cumhuriyeti Devleti, gazeteci Hrant Dink'in öldürülmesini bütün boyutları ile ortaya çıkarırsa Türk Milleti'ne karşı ters operasyon yapan bir çeteyi deşifre etmiş olur ve benzer olaylardaki bütün gerçekler ortaya çıkar! Hrant Dink, Rahip Santoro ve Malatya'daki misyonerlerin öldürülmesi, 'Türkiye'nin 11 Eylül'ü' diye nitelendirebileceğimiz olaylardır" diyorduk.

Danıştay baskını da aynı plânlamanın sonucuydu.

Yine yıllardır belirttiğimiz gibi Hrant Dink'in öldürülmesi olayında, Dink'in yaptığı "Ermeni dönmeler araştırması" da rol oynamış olabilirdi. Türkiye'de etkin noktalarda bulunan bu insanlar, Dink'in kendilerini deşifre edeceğinden korkmuş olabilirdi. Üstelik Dink'in gazetedeki bilgisayarının hard diski yerinde yoktu! Liste orada mıydı acaba?

***

Hatta "Hrant Dink cinayeti ile başlayan olaylar, Türkiye'yi rejim değişikliğine götürmek için kullanılmaktadır. Türkiye'de rejim değişikliğini kim yapmak istiyor? Anayasa'dan Türk adını kim çıkarmak istiyor? İşte söz konusu saldırıları yapanlarla, Türkiye'nin rejimini değiştirmeye çalışanların üzerinde bir merkez var ki ülke bugünkü kaos ortamına geldi..." diyorduk.

"Hrant Dink Yeni Anayasa için öldürtüldü!" analizini de 4 Haziran 2012'de yapmıştık. Çünkü anayasal rejimi değiştirmek isteyenler, bu cinayetleri ulusalcılar veya milliyetçilerin üzerine yıkmak için iktidar partisi içinde bakan düzeyinde, gazete ve televizyonlarda ise köşe yazarı ve genel yayın müdürü düzeyinde inanılmaz suçlamalar yapıyordu!

Amerikan ve dünya kamuoyu, İkiz Kuleler'e(Dünya Ticaret Merkezi) yönelik saldırılardan sonra nasıl Afganistan ve Irak işgallerine onay vermişse, bu cinayetlerden sonra da Türk kamuoyunda en azından bir tereddüt meydana getirilmiş ve olayların faturası, Yeni Anayasa sürecine direnecek olan millî güçlere kesilmiş, Ergenekon, Balyoz, Casusluk ve odatv gibi uydurma davalar için kamuoyu hazırlanmıştı..

Faturayı millî güçlere kesmeye karar verenlere, bir bahane gerekiyordu. Hrant Dink cinayeti ile bu iklimi oluşturmaya başladılar. Ardından diğer cinayetler de gelince, psikolojik operasyonda görev alan basın, bu olaylarda sorumluluğu bulunan devlet görevlilerini bir kenara bırakıp, hiç ilgisi olmayan insanlara yönelik bir iftira kampanyası başlattı.

***

Şimdi geriye doğru bakınca ne görüyoruz? Sürecin bir kısmı anlaşıldı ama Türkiye daha büyük tuzağa düştü!

FETÖ, anayasal düzeni, silâh zoruyla değiştiremedi!

Anayasal düzen, 16 Nisan'da hileli bir referandumla değiştirildi!

FETÖ, bu işi silâh zoruyla yani cebren yapmak istedi, yapamadı! 16 Nisan'daki hileli referandumda ise rejim değişikliğine geçiş süreci başlatıldı!

Cebir veya hile! Sonuç aynı değil mi? "Cebren"ciler FETÖ ise hileciler neci? Milyonlarca mühürsüz oy planlaması, örgüt işi değil mi?

Biz yine uyaralım: Bugün cebirciler nasıl yargılanıyorsa, yarın hileciler de öyle yargılanacaktır!

Yazarın Diğer Yazıları