Bu yetkiyi kimden aldınız Ertuğrul Bey?
Olaylar, seçim öncesinde, yoğunlaşan terörist saldırılara rağmen, AKP iktidarının, “sınır ötesi operasyon faydalı olur” şeklindeki asker önerisine direnmesi, hatta Tayyip Erdoğan’ın, “Önce içerideki teröristleri temizleyin” diye azarlar tonda konuşması ile çığırından çıktı.
Bir sınır ötesi operasyon yapılacaksa, kamuoyunda tartışılmaz! Tartışırsanız, konu sadece ülkenizin değil, dünyanın da gündemine oturur! Meclis’ten yetki aldığınız, sınıra 100 bin asker yığdığınız halde ABD Başkanı’ndan izin istemeye giderseniz, ülkenizin itibarını iki paralık edersiniz! “Hamdolsun, istediğimi aldım” diyebilirsiniz ama Irak Başbakanı Maliki de Ankara’dan ayrılırken, “İstediğimi aldım” diye konuşmuştu. Maliki’nin sözleri, “Operasyon olmayacak güvencesi aldı” diye yorumlanmıştı. Bush ise anlık istihbarat paylaşımı sözü vererek, mini operasyonu kendi inisiyatifine bağladı.
* * *
Milliyet’ten Utku Çakırözer’in haberine göre ABD Başkanı Bush’un, Erdoğan ile görüşmesinden sonra “Başbakan, askerlerin serbest bırakılması için birlikte çalışıp çalışamayacağımız konusunda hükümetimizle sürekli konuşuyordu” demesi de PKK’nın iplerinin kimin elinde olduğunun göstergesiydi. Erdoğan, PKK’nın elinde olduğu iddia edilen askerleri, ancak ABD’nin serbest bıraktıracağını biliyordu.
Bush da bu fırsatı iyi değerlendirdi. Amerikan askerleri, peşmergeler, Barzani’nin temsilcisi, PKK’lılar ve aralarında üç Türk askerinin şehit edilmesi olayından aranan bir teröristin eşi de bulunan üç TBMM üyesi, Abdullah Öcalan posterli bir masada teslim-tesellüm belgesi imza töreninde buluştu! PKK ile masaya oturulması yönünde bir tiyatro oynandı.
Bu arada DTP, özerklik talebinde bulundu! Daha da vahimi, Türkiye medyasında bazı yorumcular, kart kurt seslerini de aşan cart curtlar öne sürdü!
* * *
Ayrıca bilgisiz insanların ürettiği “Türk-Kürt kardeştir, PKK kalleştir...” sloganı yüceltilmeye başlandı!
PKK da bir ara bu yaklaşımı kullanıyordu! Biz buna “kardeşlik edebiyatına dayalı bölücü strateji” demiş idik!
Halbuki, Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün vatandaşları, vatandaşlık itibarıyla Türk’tür! Ulus-devlet yapısının gereği budur. Kardeşlik edebiyatı ise iki milletli bir devlet ve buna dayalı bir Anayasa öngörmektedir! Tıpkı Irak gibi!
Peki doğrusu nedir? Doğrusu, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaktan dolayı Türk sayılmanın kimsenin dilini, dinini, etnik kökenini yok sayma anlamını taşımadığı gerçeğinden hareket ederek, uluslaşma sürecine devam etmektir. Ulus her gün yeniden doğar ama kardeşlik edebiyatı ulusu parçalar!
* * *
Mesela Ertuğrul Özkök’ün “Kimse merak etmesin bu ülke bölünmeyecek” dediği halde “Medeni dünya, Kürt kardeşlerimize ne vaat ediyorsa, biz bir fazlasıyla vaat edeceğiz. Ve vaadimizi tutacağız” gibi bir iddiada bulunması bu cümledendir!
Bir dakika Ertuğrul bey! Kimin adına neyi vaat ediyorsunuz?
Bu yetkiyi kimden aldınız? PKK kalleştir de Barzani, Talabani necidir? ABD, AB necidir?
“Medeni dünya” dediğiniz ABD ise, burnumuzun dibinde iki milyon insan katletti. AB ise Kürtleri ve Alevileri etnik ve dini temelde azınlık olarak kabul etmemizi istiyor! Şimdi bu vaatlerin bir adım ötesini, kimin adına vaat ediyorsunuz? ABD’nin paketleyip vereceği birkaç teröristle mesele biter mi zannediyorsunuz?
Erdoğan da Kıbrıs’ta Rumlardan bir adım önde olmak siyasetini takip ediyordu ama geldiğimiz yer ortada!