Bu yasayla seçim siyasi intihar olur!
Temel Karamollaoğlu, referandum öncesinde Saadet Partisi genel başkanlığına seçilmiş ve basınla geniş katılımlı bir sohbet toplantısı yapmıştı. O gün, Karamollaoğlu, hangi ilkeleri savunmuşsa, Tayyip Erdoğan'ın "güle güle deriz" sözlerine cevap verirken de aynı ilkeleri savundu: "Kutuplaştırıcı değil, kucaklaştırıcı siyaset üslubu, tam bir kuvvetler ayrılığı ve bunun içinde hukukun üstünlüğü ve adaletin sağlanması, yolsuzluk ve israf ile mücadele edilmesi."
***
Karamollaoğlu'nun bu yapıcı siyaset tutumu çok takdir ediliyor. Eski Yargıtay Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, yazdığı mektupta, Meral Akşener'in gündeme getirdiği Fatma Aliye Hanım'ın Atatürk hakkındaki gerçek düşüncesi ile ilgili basında daha önce çıkmış hatalı yazıları düzeltmemden dolayı, Yassıada Mahkemesi Başkanı Salim Başol'un "Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor" sözlerinin de yıllardır yanlış yansıtıldığını yazdı. Selçuk, mektubunun sonunda "Yeri gelmişken belirteyim ki, armutlarla elmaların toplanması gibilerden ilkesiz ittifakların yapıldığı bir dönemde Sayın Temel Karamollaoğlu'nun ilkeler üzerinde direnmesini çok anlamlı ve önemli bulmaktayım." dedi...
***
Asıl mesele şu ki seçim yasasında yapılan, sandık başkanlarının kamu görevlisi olma şartı, sandık başında polis bulunması, mühürsüz oyların geçerli sayılması, seyyar sandık uygulaması gibi değişiklikler ve ittifaka giren küçük partinin barajı aşmış sayılması ama beş milyon oy alan bir partinin yüzde 10 barajına takılabilmesinin garanti edilmesi, hiçbir ilkenin işe yaramayacağını gösteriyor!
Bu sebeple, Türkiye'de sandık ve seçim güvenliğinin ortadan kalktığını söyleyen CHP Trabzon Milletvekili Av. Haluk Pekşen'in "AKP eliyle hukuk çökertilmiştir. Sahte seçmen kayıtlarıyla olmayan seçmenler yaratılmıştır. Bu şartlar altında yapılacak bir seçim şaibelidir ve hukuksuzluğu meşrulaştırmaktan başka bir işe yaramaz. Bu seçimler boykot edilmelidir." sözlerine dikkat çekmek istiyorum.
Şu bir gerçek ki AKP ve MHP'nin oyları, Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmaya yetmiyor. Nüfus kayıtlarıyla oynanması ve seçim yasasındaki değişiklikler, çalınacak minareye kılıf dikme hazırlıklarıdır... CHP, İyi Parti ve Saadet Partisi'nin bu konuda ortak bir çözüm üretmeden bütün bu yapılanları meşru kabul ederek seçime gitmesi, siyasi intihar olur!
Yassıada ile
ilgili tarihi hata!
Yassıada duruşmalarındaki hatalı bilgiye gelince, Sami Selçuk, özetle Salim Başol'un, "Sizi buraya tıkan irade böyle istiyor." sözünün basında sık sık yazıldığı gibi Merhum Menderes'le ilgili olmadığını "sizi mahkûm edeceğiz, bize böyle buyruldu" anlamında da kullanılmadığını belirtiyor.
Selçuk, şöyle diyor:
"Hiç kuşkusuz yükletilen suçlardan sonra Yassıada Mahkemesinin kurulması, doğal yargıç ilkesini çiğnemenin çapıcı örneklerinde biridir. Böyle bir mahkemede görev almış olan yargıçlardan hiçbiri bu utanç lekesini asla alnından silemez; silememiştir.
Merhum Menderes ve arkadaşlarının asılması ise, devletin tasarlayarak işlediği yüz kızartıcı bir cinayettir.
Olayın aslı ise şöyledir:
"CHP Mallarının Yasayla Hazineye Aktarılması Davası"nda sanıklardan Manisa Milletvekili Merhum Samet Ağaoğlu, Divan Başkanı Merhum Salim Başol'a söz konusu yasaya olumlu oy verenlerin hepsinin değil de niçin sadece 36 milletvekilinin yargılandığını, özellikle o dönemde yasayı hükümet adına savunan sözcü Merhum Fethi Çelikbaş'ın sanıklar arasında neden bulunmadığını sorunca Başol, "Sizi alıp Yassıada'ya tıkan kudret böyle istemiş, onu bilemeyiz. Divan, huzuruna getirilen davaya bakar" diye yanıt vermiştir.
Merhum Başol, Roma Hukukundan bu yana ceza yargılamasında benimsenen tarihsel, temel ve küresel bir ilkeyi dile getirmektedir. O da şudur: "Davasız yargılama olmaz" ya da "Yargıç, dava açılmadan yargılama yapamaz." yahut da "Yargıç kendiliğinden olaya/davaya el koyamaz."
Yazınızdan esinlenerek bu örneği size yazdım."