Bu hengâmede kim nerede yer alacağını iyi belirlemelidir
Ahmet B. Ercilasun’u zor günlerin adamı olduğu için severim. 12 Eylül’ün hemen sonrasında herkes araziye uyum sağlamak için çırpınırken, o yüreğini ortaya koymuştur. O zaman Düşünce dergisinde yazılarını zevkle yayınlardım. Ercilasun, “Kuşatma” başlıklı bir yazı gönderdi. Yine aynı zevkle yayınlıyorum:
* * *
“Türkiye kuşatılmıştır.
Kanunî fakat hukukî olmayan bir seçim sistemiyle iktidar ele geçirilmiştir. Seçim iki bakımdan hukuka ve demokrasiye uygun değildir. Bir ilde 20 000 kişiye bir milletvekili seçilirken başka bir ilde 80 000 veya 100 000 kişiye bir milletvekili seçilmesinin hukukla da demokrasiyle de bir ilgisi yoktur. Bu uygulamanın sürdüğü günden beri Türkiye, geçersiz sayılması gereken seçimlerin getirdiği iktidarlarca yönetilmektedir. En son yapılan seçim de sadece bu sebeple geçersiz sayılmalıdır.
Bu iktidar da, önceki iktidarlar da millî iradeyi asla temsil etmemektedir ve bütün uygulamaları bence geçersizdir; demokrasi ve hukuk dışıdır.
İşin en tuhaf yanı da millî irade ve demokrasi çığırtkanlığı yapanların bu noktaya hiç temas etmemeleridir. Bu suskunluk, kuşatılmışlığın bir sonucudur.
İkinci olarak, hiçbir milletvekili millet tarafından seçilmiş değildir. Milletvekillerini siyasî parti başkanlarının seçtiğini, seçenler de, seçilenler de, seçiyorum diyerek oy kullananlar da bilmektedir. O hâlde ortada demokrasi yok şarlatanlığı vardır. Bu konunun çözüme kavuşturulmaması da kuşatılmışlığın sonucudur.
Demokrasi ve hukuka uygun olarak teşekkül etmeyen, bu sebeple millî iradeyi temsil etmeyen bir
meclisin bütün uygulamaları gibi cumhurbaşkanını seçmesi de anlamsızdır ve geçersiz sayılmalıdır.
* * *
Kuşatmanın tam olarak farkına varılmamasının sebebi, kendilerine milliyetçi diyen bazı partilerin mevcudiyetidir. Avrupa Birliği’nin Türk egemenliğini yok edici ve dayatmacı taleplerine destek veren; Türk yerine Türkiyeliliği ikame etmeye çalışanların ve ’Ne mutlu Türküm diyene!’ sözünü ilkellik sayanların yolunu açan MHP, adındaki milliyetçilik sözünü kaldırmalı ve kavramın daha fazla kirlenmesine sebep olmamalıdır. Aslında hem MHP’nin, hem BBP’nin kendilerini feshedip AKP’ye iltihak etmeleri en doğru yoldur. Bu sayede kuşatmanın daha açık bir şekilde fark edilmesine yardımcı olurlar ve istemeden de olsa ülkeye hizmet ederler.
* * *
Emin Çölaşan’ın Hürriyet’ten kovulması da kuşatmanın sonucudur. Kuşatanlar, kaleleri bir bir düşürmektedir. Sıranın kendilerine gelmesini istemeyenler bu çirkin olaya şiddetle tepki göstermelidirler. Olay, Çölaşan’ın son yazısında iktibas ettiği ifadelerden daha çirkin ve daha iğrençtir. Çölaşan, resimlerini de koyduğu mevkutelerin, devlete ve devletin temel ilkelerine sövüp saldırmalarını, valiliğe, emniyete ve öteki ilgili makamlara duyurarak yazısını bitirmişti. Devletin yetkilileri Çölaşan’ı duymamışlardır ama Doğan grubunun yetkilileri onu duymuşlar ve gereğini yapmışlardır.
Suçlu yerine, suçluyu gösterenin ipinin çekilmesi de kuşatılmışlığın sonucudur.
Kuşatma ancak bir huruç hareketiyle parçalanabilir. Meydan okumanın sonu yeni bir meydan okumadır. Bu hengâmede kim nerede yer alacağını iyi belirlemelidir.”
Ahmet B. Ercilasun