Bir gecede cahil kaldık diyenler okusun diye…

a4dfcc6f3d69a52a875886940ab87b7d-60e311f2b22b4-001.jpg

Üzerinden 96 yıl geçmiş hala Harf İnkılâbı üzerinden algı operasyonu yapmaya kalkıp “Bir gecede cahil kaldık” diyerek saçmalayan bir güruh var. Bunların derdi eski eserleri okuyup alim olmak falan değil. Tek dertleri, tebalıktan kurtulup adam yerine konulmalarını sağlayan Cumhuriyet rejimine ve onun kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e karşı olmak. Bir de, Harf İnkılâbı’nı hedef alıp “Dedemizin mezar taşını okuyamaz hale geldik” diyen cahiller sürüsü var.

Sanki dedesinin mezar taşında destan yazılı…

Dedesinin mezar taşında ne yazdığını sanıyorlar ki?..

Bunu merak ettiğini söyleyene sorsan ataları tarafından dikilmiş Orhun Abideleri’nde neler yazdığından haberi yoktur. Belki de adını bile duymamıştır.

1 Kasım 1928’de yapılan Harf İnkılâbı, bir günde ortaya çıkmış bir şey değildir. Daha Tanzimat döneminde alfabe ya da yazı konusunda tartışmalar başlamıştır. Arap harflerinin Türk diline uymadığı, öğrenilmesi ve kullanılmasının zor olduğu konuşulmuştur. Osmanlı aydınları arasında bu konu gündeme getirilip ele alınmıştır. İkinci Meşrutiyet döneminde de Türkiye’de alfabeyle ilgili tartışmalar artmıştır. Teorik tartışmalardan öteye, alfabeyi kolaylaştırmak amacıyla pratik bazı denemelere de başlanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında da alfabe sorunu güncelliğini korumuştur. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte Latin alfabesi taraftarları çoğalırken tartışmalar da devam etmiştir. Nihayet 1 Kasım 1928’de çıkarılan bir kanunla Latin alfabesine geçiş gerçekleşmiştir.

Şimdi bunca yıl sonra, “Bir gecede cahil kaldık” diyerek bunun dedikodusuyla uğraşanların ne kadar abesle iştigal ettikleri ortadadır. Harf devrimi öncesindeki edebiyatımızı merak edenler için Çolpan Kitap güzel bir çalışma başlattı. “Çevrim Dizisi” adı altında Arap harfleriyle Türkçe yazılmış romanları Latin alfabesiyle yeniden yayımlamaya girişti. Diziden daha önce, Semiha Cemal’in “Aşk Peygamberi” ve Cemal Hurşid’in “Sırtlan” adlı romanları çıkmıştı. Şimdi diziye Ahmet Rıfkı'nın “Hizmetçi Belası” ve Suad Muammer’in “Kıskanç Gözler” adlı romanları eklendi.

hizmetci-belasi2.jpg

Ahmet Rıfkı’nın bilinen tek romanı “Hizmetçi Belası” bu proje sayesinde 112 yıl sonra Latin alfabesiyle yayımlandı. Romanda, Sultan II. Abdülhamid dönemi ve II. Meşrutiyet yıllarına tanıklık eden bir mirasyedi ailenin yalısına hizmetçi Nihal’in girmesiyle aile üyelerinin değişen yaşamları konu ediliyor. Romanda değinilen farklı sosyal ilişki biçimleriyle II. Meşrutiyet’ten önceki İstanbul’un toplum hayatında bozulan ahlak anlayışı farklı yönleriyle yansıtılıyor.

Hizmetçi Belası, gerek gündelik hayata ilişkin veriler taşıması, Galata ve Pera civarındaki mekânları betimlemesiyle gerek anlatı zamanındaki siyasi atmosferi bir fon olarak kullanmasıyla 20. yüzyıl başlarının İstanbul’undan gerçekçi bir kesit sunuyor. Böylelikle, günümüzden bakıldığında, yalnızca çetrefil bir aşk romanı olmaktan çıkıp tarihî bir vesika özelliği de kazanıyor.

kiskanc-gozler2.jpg

Suad Muammer’in 1924’te yayımlanan “Kıskanç Gözler” adlı eseri, Çolpan Kitap’ın “Çevrim Dizisi”nin dördüncü kitabı. Yüz yıl sonra Latin alfabesiyle okura sunulan bu romanın yazarı hakkında, kaynaklarda hiçbir bilgi yoktur.

“Kıskanç Gözler”in olay örgüsü, başkahramanı Turgut’un hayatı üzerine kurulur. Turgut’un İstanbul’da oturduğu yalıdan kaçtığı geceyle başlayan roman, onun İstanbul, İzmir ve İsviçre’deki oluşum süreciyle tamamlanır. “Türklerin Büyük Halaskârı Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’ne” ithaf edilen romanda, Kurtuluş Savaşı’ndan Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar geçen dönemin yaşantıları, genel çizgilerle gözler önüne serilir. Entrikalar, birbirini kesen ilişkiler ve kıskançlıklarla ilerleyen ve şaşırtıcı bir sonla tamamlanan “Kıskanç Gözler”, “millî, edebî sinema romanı” sunumunu karşılayan bir metindir.

Çolpan Kitap

Tel: (0312) 419 80 96

Yazarın Diğer Yazıları