'Benim ülkücü kardeşlerim' yine vizyonda!

İsimlerini kendilerinden sonra gelecek nesillerin takdirlerine bırakmadılar... Hazır sağken yapıştırdılar havaalanlarına, statlara, hastanelere, üniversitelere; 'Recep Tayyip Erdoğan Stadı, Abdullah Gül Üniversitesi' diye...

Süleyman Demirel'in ismi Isparta'da üniversite ve havaalanında vardı da, Necmettin Erbakan'la Bülent Ecevit'in isimleri yoktu... AKP hükûmeti onların da isimlerini üniversitelere verdi... Bütün ısrarlara rağmen sadece iki kişinin ismi hiçbir yere verilmedi... Birisi Alparslan Türkeş, diğeri ise Muhsin Yazıcıoğlu'ydu...

Oysa bunlar isim dağıtma konusunda çok bonkördü, Şırnak'ta açılan havaalanına 'Şerafettin Elçi Havaalanı' markasını yapıştıracak kadar bonkör!.. O Elçi ki, ömrünü tabutunun üzerine serilmiş o üç renkli bez parçasına adamıştı...

Doğrusu bunların ülkücülerin dirisini sevmediği gibi ölülerini de sevmediğini zannediyorduk... Meğer yanılmışız!.. Önceki gün elinde bir sürahi su ve 'hayırlı evlât' eşliğinde Ahmet Davutoğlu'nu Türkeş'in kabri başında görünce kendimizden utandık!.. Sonra önyargılarımıza neden olan hafızasızlığımıza tükürdük... Öyle ya, 2010 referandumu öncesinde Mustafa Pehlivanoğlu'nun o mektubu gözyaşları içinde okunmuştu!..

Galiba seçimler de bayramlar gibi... Kimileri için içlerindeki kin ve nefreti bastırma günlerine dönüşüyor!.. Meselâ böyle zamanlarda milliyetçiliği ayaklar altına almıyorsunuz, tam tersine gerekirse kabristanlara turlar düzenleyebiliyorsunuz!.. 'Fatiha bilmezler' diye aşağıladığınız tiplerin aslında ne büyük 'dâvâ adamları' olduğunu fark ediyorsunuz!..

Normalde onların isimlerini hiçbir yere yakıştıramıyorsunuz ama işinize geldiği zaman oğullarını veya damatlarını 'avcı kekliği' yapabiliyorsunuz!.. Sonra size karşı yüz yüze gelemeyecek kadar ağır sözler etmiş olana, o yetmez normal zamanda ilçe teşkilatına üye yapmayacağınız çapsıza bakanlık verebiliyorsunuz!..

***

Temmuz 2014'te kaleme almıştım... Mıh gibi çakılı duruyor o karakter... Buyurun:

Bunlar 'sağ-sol' diye birbirlerini boğazlar, siz ise uslu uslu okula gider, kendinizi yetiştirirdiniz!.. Onun için en düşük derece yapanınız atomu parçalayacaktı az daha!..

Siz ilim tahsil edip, Kur'an'ı tâlim ederken, bunlar atış tâlimi yaparlardı!.. Fatiha filan bilmezlerdi!.. Çevirirlerdi yoldan geçen birini, sorarlardı "Sağcı mısın, solcu musun?"... "Sağcıyım" derse doğrulamak için Fatiha'yı okuturlardı... Okunanın doğru olup olmadığını çoğu bilmezdi!.. İçlerinde Fatiha bilen varsa ondan teyit alırlardı "Doğru okudu mu?" diye!..

Kahrolası bir ideolojileri vardı, istediğin kadar çiğne doymazsın!.. Her türlüsünü grup hâlinde ez, yine iştahın kesilmez!..

Kandan beslenirler, morg bekçiliği yaparlar, cenazelerde slogan atarlar, şehit istismarını çok severler, hep analar ağlasın isterler!.. Çünkü onların gıdası bu!.. Terör bitse varlık sebepleri ortadan kalkacak, çünkü söyleyecek başka sözleri yok!..

Haaa, bütün havaları da memleketin beri tarafında!.. Irkçıdırlar, Sivas'tan öteye geçmezler!.. Ancak bir provokatörlüğü bilirler, bir de Erciyes'te ulumayı!.. Ama Meclis'e gelince erkeklikleri biter!..

Siyaset bazen böylesine 'çukur' sanattır... Ondan sonra çıkarsın, önceki gün Tokat'ta olduğu gibi 'MHP'li kardeşlerim, ülkücü kardeşlerim' edebiyatı yaparsın!.. Sanki öncekileri aşağılama hırsıyla söyleyen başkasıymışçasına, 2010 referandumu öncesinde olduğu gibi kürsüden Pehlivanoğlu'nun mektubunu okursun yaşlı gözlerle!..

Bütün kabinen korkudan büzüşmüşken, Gezi olaylarının akabinde gelirsin Ankara'ya, üç-beş paralı askerin eline verilen MHP bayrakları altında 'Gökçek damgalı' mitingler yapar, seni yalnız bırakmadığını söylediğin 'MHP'li kardeşler'ine yine o mevsimlik teşekkürünü edersin!.. Kuru bir teşekkürle de yetinmezsin, 'bu yürüyüşte birlikte yürümek'ten bahsedersin!.. Adamlarınla birlikte her seçim öncesi o 'samiiiimî' ülkücülerin gönlüne masaj yapmayı ihmal etmezsin!..

İş başa düşünce, ne Fatiha bilmezlikleri kalır, ne ayaklar altında ezilesi milliyetçilikleri, ne de 'sağ-sol kavgası'ndaki kullanılmışlıkları!.. Hepsi birer kelledir çünkü, hepsi birer oy!.. Sadece oy da değil, pazarlanacak imaj da cabası...

Kuzey Afrika dönüşü İstanbul'da 'naylon' taraftarlardan tuttuğu 'Muhsin Yazıcıoğlu ve yol arkadaşları', Ankara'da ise yevmiyeli 'Etimesgutlu bozkurtlar'ın pankartları bu kâbilden ve de utanmaya gerek duyulmayan faaliyetlerdi!..

Hani diyorsun ya Tokat konuşmanda Marmaray'la ilgili "İnsan biraz hâyâ eder" diye... Hâyâ gerçekten çok önemli; 'adaleti emredip, hâyâsızlığı yasaklayan' Allah için de, "Hâyâ ile sükût iman ağacının iki dalı, çirkin söz ile beyan da münafıklığın iki budağıdır" buyuran resulü için de...

Dün olduğu gibi bugün de o hâyâdan nasibini almamış 'eski ülkücü' bulup değerlendirebilirsin... Açılım sürecine sağladığı limitsiz krediye rağmen, PKK'ya ne verildiğini bilmeyen, umursamayan ve işi bittikten sonra açıkçası adam yerine konulmadığı için alınmayan, gücenmeyen 'mezhebi geniş' tiplerden 'serbest piyasa' şartlarında bulabilirsin!..

Bu tiplerden ve onların hâlâ etiket yaptıkları 'ezilesi' ideolojilerinden medet ummak 'hâyâ'nın neresine düşer, onu da en iyi sen hesaplarsın!..

Yazarın Diğer Yazıları