"Ben yönetirim" diyenler okumalı!

Günlük siyaset ve baskın da olsa genel seçimler, Türkiye'nin neden devamlı ekonomik, siyasi ve ahlaki krizler yaşadığını unutturmamalı. Zira temel istikameti olmayanlar, asıl meselenin farkında bile olamaz ve bir ömür boyu eleştirdikleri sistemin küçük bir parçacığı olmaktan kurtulamazlar. Topluma da hiçbir faydaları olmaz.

Tam da bu konuda, Prof. Dr. Feyzullah Eroğlu'nun "Türk Yönetim Tarihi ve Düşüncesi" adlı bir eseri yayınlandı.

"Ben yönetirim" diyen herkes bu kitabı okumalı.

Eroğlu, ön sözde "Türk Milleti'nin ve Türk Devleti'nin bağımsızlığı ile Türk toplumsal varlığının sürekliliği, büyük ölçüde Türk kökenli yönetici kadrolar eliyle Türk Bilgi Sistemi'nin, yeniden inşasına bağlıdır. Çünkü devşirme ve Türklüğe yabancılaştırılmış yöneticilerin niteliksiz bilgi bileşenleriyle gerçekleştirmeye çalıştığı yönetim anlayışıyla devletin ve milletin bağımsızlığı sağlanamamaktadır" diyor.

***

Peki ne yapmalı? Eroğlu'ndan naklediyorum:

Batı bilgi sisteminin kendini merkeze alan medeniyet teorisine karşılık, Batı ve Batı dışı bütün toplumların medeniyet tarzını tarafsız bir şekilde açıklayan yeni bir medeniyet teorisi ortaya koyan Yılmaz Özakpınar'dır. Şu anda, bütün dünyada egemen kılınan Batı'yı merkez alan "medeniyet teorisi"ne göre genel kültür sistemi içinde "maddi kültür" yani teknoloji boyutuna medeniyet denilmekle sadece Batılıların "medeni" olduğu ve diğer toplumların "ilkel" olduğu şeklinde bir paradigma yaratılmıştır.

Son yüzyıldır Batı'nın tabiat ve diğer toplumlar üzerindeki tasallut ve tahakkümünün temel dayanağı, bu medeniyet teorisidir.

Bu yaklaşım ve bakış açısının sonucunda "medeni Batı"nın "medeni olmayan" tabiat ve diğer toplumlar üzerinde çok şiddetli modernleşme projeleri ve operasyonları gerçekleştirilmektedir. Oysa Özakpınar'ın medeniyet teorisine getirdiği yeni kavramlaşma, genel kültür sisteminin, inanç ve ahlak boyutunu esas almaktadır. Özakpınar'ın alternatif medeniyet teorisine göre "medeniyetin orta direği bir inanç ve ahlak nizamıdır; destekleyici yan direkleri siyasi teşkilat ile iktisadi yapıdır."

Özakpınar bu yeni "medeniyet teorisi" yaklaşımında vahiy bilgisi ile felsefe bilgisini ve bilimsel bilgiyi, alışkın olunan güdümlü bir bakış açısının dışında, yerli ve millî bir zihniyetle birleştirmektedir. Böylece Özakpınar, Batı'nın tabiat ve diğer toplumlar üzerindeki tasallut ve tahakkümünün en büyük gerekçesini ellerinden almış olmakta ve bu kavrama daha tarafsız ve tutarlı bir açıklama getirmiş olmaktadır.

Türk bilgi sistemi, başta Araplaşma etkilerinden kurtarılmış "vahiy bilgisi" olmak üzere, liberal-kapitalist ve Batıcı yanlarından arındırılmış "bilimsel bilgi", Türk geleneksel düşünce birikimini de içine alan ve günümüz "felsefe bilgisi", Türk bilgi sistemindeki "kendini bilme" ilmi olarak tasavvuf bilgisi, estetik ve güzelliği temsil eden "sanat bilgisi", iyiliği ve dürüstlüğü keşfeden "ahlâk bilgisi" ve üretkenliği artıracak olan "teknik bilgi" gibi nitelikli bilgilerin bileşimi olmalıdır..

***

Sonuç olarak Türk Milleti'nin ve Türk Dünyası'nın kaderi ve geleceği, "Türk bilgi sistemi"ni yeniden inşa etmeye bağlıdır. Türk bilgi sistemi, bir kültür ve kimlik soykırımına uğratılmış Türklüğün kaderini ve geleceğini yeniden inşa ve ihya etmek vazifesini, kendisine en büyük strateji ve ülkü edinmelidir. Böyle bir stratejik ülkünün yeniden inşası ve ihyası için yapılması gereken ilk şey, Türk Milleti'nin ve Türk coğrafyasının karşılaşmış olduğu bütün sorunları, nitelikli bilgi bileşimleri ile analiz etmek ve bu bilgi sistemi aracılığıyla etkili çözüm projeleri üretmektir.

Unutulmamalıdır ki başkalarının bilgi sistemleriyle bağımsızlık, özgürlük, özgünlük, özgüven ve öze dönüş olmaz. "Kendin" olabilmek için "kendi bilgi sisteminin" kurulmuş olması ve oluşturulması şarttır.

Yazarın Diğer Yazıları