Avustralya'nın tavşan deneyimi!

Moleküler genetik profesörü Hikmet Geçkil, Twitter hesabından gerçek bir "tavşan hikâyesi" paylaştı:

"1800''lerin ortasında Avustralya''ya 24 Avrupa tavşanı getirilir. Tavşanlar hızla çoğalır ve önlerine çıkan her türlü yeşili tüketip, zaten çöl olan ülkeyi iyice çöle çevirirler.

50 yıl sonra, yeşili tavşanlardan korumak için 2000 kilometrelik dünyanın en uzun çitini yaparlar. Ancak, nafile! Son çare olarak, tavşan çiçeği virüsü miksomayı tavşanlara bulaştırırlar. Tavşanların yüzde 99,8''i ölür…

Sonraki yıl ölüm oranı yüzde 25''e düşer... Daha sonraki yıllarda tavşanların üreme oranı ölüm oranını tekrar geçer… Tavşanları yüzde 100 yok etme umutları suya düşer!

Bu yapay salgının epidemiyolojik analizi, virüslerin ve konakçılarının evrimi konusunda önemli bilgiler sağlamıştır.

Virüsleri zayıflatıcı mutasyonlar hızlı bir şekilde seçilim baskısına maruz kalmış ve üç yıl içinde daha az öldürücü virüsler ortaya çıkmıştı. Çünkü bazı enfekte tavşanlar kış boyunca hayatta kalmayı başarmıştı. Bir denge sağlanmıştı...

Daha sonraki yıllarda bazı enfekte tavşanlar ölse de, çoğu hayatta kalıyordu... Peki, miksoma virüsüne karşı tavşan direnci nasıl bu kadar hızlı ortaya çıktı? Müzelerdeki tavşan kürkleri araştırıldı ve görüldü ki virüslere karşı bu mutasyonlar 800 yıl önceki tavşanlarda da vardı.

Yeniden karşılaşma, (hafıza) onların hızlıca tekrar ortaya çıkmasını sağladı... Sonuç! Ölümcül viral enfeksiyonla tavşanları ortadan kaldırmak mümkün değildi... Tabii virüsü de..."

***

Peki şu aşamada Türkiye neyle meşgul? Yeni hedef kitle gençler! Öyle ki Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, son mesajında "Aktif vakaların yüzde 40''ının 23 yaş altı kişiler olduğu bilgisini sizlerle paylaştık. Dikkatli davranalım. 18 yaş üstüysek aşılarımızı olalım." dedi.

Bakan, bu defa vakaların aşılı mı aşısız mı olduğunu nedense söyleyemedi! Gençlerde vaka sayısının patlaması, aşılama oranıyla doğru orantılı da olabilir. Bu rakamların, gençleri korkutup aşı olmaya sevk etmek için ortaya atılması da mümkün. Bugünkü dünyada bütün ihtimalleri düşünmek zorundasınız...

***

Ali Osman Önder adlı kullanıcı da önceki gece, "Ümraniye''de bir haftalık bebeğe ailenin rızası dışında PCR yapılmış. Bebeği yoğun bakıma alacağız deyip anneye vermemişler." diye bir paylaşımda bulundu.

Bu mesaja cevap veren Gülizar Oktay adlı bir kadın ise kızının doğar doğmaz "solunum sıkıntısı var" diye yoğun bakıma alındığını, beş gün boyunca kendisine gösterilmediğini belirtti ve "Şimdi bu olanları duydukça acaba benim evladımı da denek yaptılar mı diye düşünmekten sıyırmazsam iyi..." dedi.

Peki böyle bir şey yaşanmış olabilir mi?

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zafer Kurugöl, NTV''de canlı yayında "Küçük çocuklara Covid aşısı yapıldığı oluyor. Sizi temin ederim hiçbir yan etki olmadı bu kişilerde. Ve son derece iyi antikor oldu. 6 aylık bebekte, 1 aylık bebekte bile çok iyi şeyler oldu. Bunları da yayınlayacağız yakın zaman içinde çok ünlü bir tıp dergisinde" dediğine göre...

Sahi ne oldu bu konudaki soruşturma?

Bu arada Zafer Partili Adana Milletvekili İsmail Koncuk, "Anaokuluna giden 4-5 yaşındaki çocuklardan da PCR istenmekte ve burundan sürüntü alınırken küçük çocuklarımız büyük acılar yaşamaktadır" uyarısında bulundu.

***

Amerikan basınında ise "devletin çocuklara el koyması" yönündeki propagandanın arttığı üzerine haberler var.

Washington Times köşe yazarı Michael McKenna, "Demokratlar, devletin çocuğunuza sahip olmasını, el koymasını istiyor. Çocuklarınızın geleceği, vereceğiniz oya bağlı" diye yazdı.

Türkiye''de ise Büyük Sıfırlama Projesi dayatmaları konusunda iktidar ile muhalefet arasında fark yok gibi!

Yazarın Diğer Yazıları