Atatürk'ün partisi öyle mi?
Son yazımda şu satırlarla ifade etmeye çalışmıştım meramımı: "Teşkilat ve dil düzeyinde gittikçe merkezden uzaklaşan, radikalleşen ve etnikçi siyaset karşısında flulaşan bir CHP, şimdiki iktidara itirazı olan kitlelerden pay alma potansiyelini her geçen gün biraz daha kaybediyor..."
Dokunulmazlıkların kaldırılması oylamasında bir kere daha anlaşıldı ki bu CHP o CHP... Yani iflâh olmaz bir şekilde 'radikal sol ve etnikçi siyaset' tarafından rehin alınmış durumda...
Elbette değerlendirme yaparken genellemelerden kaçınmak gerekiyor... Millî hassasiyet taşıyan ve üniter yapının üzerine titreyen sınırlı sayıda milletvekilini, bazı teşkilatları ve partilileri ayırmak gerekiyor... Ne yazık ki mesele, partiye yön tayin eden anlayışta...
'Millî devlete karşı omuz omuza' başlıklı yazımda "'Bu CHP, Atatürk'ün partisidir' cümlesi herhalde tarihin en kısa siyasî fıkrasıdır" derken amacım bu büyük savruluşa yeniden dikkat çekmekti...
Bir ülke düşünelim... Topraklarının her tarafına şehit cenazeleri yağacak!.. Meclis'inde ise onları şehit eden teröristlerin marşları söylenecek ve o marşları söyleyenlere dokunulmayacak!.. Bu rezaletin sahnelendiği toprakların üzerindeki en büyük teşkilata, sessiz kaldığı sürece asla 'devlet' denemez...
Atatürk'ün kurucusu olduğu partinin bugün fotoğraftaki yerine bakın: Dokunulmazlık oylamasında HDP'yle aynı safta!.. Bu hâliyle CHP, Atatürk'ün partisi öyle mi? 'Tarihin en kısa siyasî fıkrası' bunun için sadece komik değil, aynı zamanda trajik...
***
Keşke şu satırlarımızda haksız çıksaydık: CHP yönetiminin HDP'yle her türlü iş birliğine teşne duruşu hiç sorgulanmıyor bile... Bir partinin halktan oy almış bir başka partiyle ortaklık kurması veya ortak hareket etmesi suç değildir elbette ama o birlikte hareket etmekten kaçınmadığınız parti, ellerinden kan sızan PKK terör örgütüyle arasına duvar örmemişse, aday listeleri o terör örgütünün liderlerinin onayından geçmişse, bu ilişkiyi Atatürkçülükle aynı kareye sokuşturabilmek neyin nesi?
Bu Müslüman mahallesinde salyangoz satmak gibi... Salyangoz sadece satılmıyor, allanıp pullanıp muhatapların ağzına veriliyor!.. Elbette bu durum günümüzün meselesi değil sadece... Meşrûlaşma arayışı içindeki PKK'nın 1991'de SHP üzerinden Meclis'e nasıl sızdırıldığını ve sonra yaşananları biliyoruz...
Ne iyi niyetli yorumlarla ambalajlar yapılmıştı o zaman... Tarihin en kanlı terör örgütünü rehabilite edecekler, siyaset yoluyla Türkiyelileştireceklerdi... Gördük Türkiyelileşmeyi!.. Sonradan anlaşılacaktı ki 'yeni CHP', 'yeni Türkiye'den önce yola koyulmuştu!..
Artık hiçbir şey sürpriz değildi... 'Genel af' teklifi bu partiden çıkacaktı... Sosyalist Enternasyonal'de 'Kürt sorununun uluslararası platforma taşınması' kararının altında tanıdık imzalar olacaktı... Anayasadan Türk kavramının çıkarılması, 'etnik eşitlik' vurgusunun yapılması veya millet adı yerine 'nötrleşme'nin teklif edilmesi yine bazı CHP'liler eliyle gerçekleşecekti...
Hem Atatürkçü hem de Seyit Rızacı olmak zor işti ama bu zorluğu yine CHP başarmıştı!.. Seyit Rıza'ya iade-i itibar ve Dersim teklifi verenler de CHP sıralarından çıkacaktı... Tıpkı 'dağdaki iyi çocuklar'la tiyatro sahneleyen milletvekili gibi!.. Üstelik bu parti Dersim isyanı bastırılırken ülkeye hükûmet eden partiydi!.. PKK'lılar ve BDP'lilerin Hakkâri'deki o meşhur kucaklaşma sahnesini "Bu olayda bir şiddet yok" diyerek basitleştirenleri de bu partide görecektik!..
'Yeni CHP', "Seçilmiş belediye başkanlarını nasıl tutuklarsınız?" diye KCK operasyonlarına karşı çıkacaktı... Hakkâri'de Türk bayrağı olmadan 'onaylı' miting düzenleyecekti... 'Kürt sorununun çözümü' adı altında hangi tezlere yakın olduğu hayret uyandıran bir rapor hazırlayacak ve 'Âkil adamlar' teklifini ilk veren parti olacaktı... O kadar ileri gidilecekti ki PKK, Diyarbakır'da yas ilân edip kepenk kapattırdığında bu CHP il teşkilatı da kepenkleri kapatacak ve bunu yapanlar disipline verilmeyecekti... Teröristleri de 'şehit' sayan milletvekili de yine bu partiden peydahlanacak, Türk ordusunun operasyonları durdurmasını teklif eden de...
Artık şaşırmayacaktık 'yeni CHP'ye!.. Ne 'Kürdistan Üniversitesi' için başvurana, ne de 'YPG terör örgütü değildir' diyen yetkili ağızlara... Bölgeden 'ilk tasfiye edilen parti' olmasına rağmen CHP'nin bu politikada ısrar etmesi ilginç değil mi? 'Yeni CHP', 'kurucu CHP'yle varsa hâlâ kalan benzer taraflarından rahatsız ama bunu itiraf etmeyi siyaseten doğru bulmayan bir CHP...
***
Bu hâliyle her geçen gün kendi siyaset alanını daraltıp, iktidar partisine daha fazla alan oluşturan bir CHP!.. Çok ilginç!..