Askerlik yeminini hatırlamak!
Hani “Her Türk asker doğar” deriz ya askerliğini yapan herkes bu sözü yüksek sesle yüzlerce defa yürüyüş yaparken söylemiştir.
Asker yemini de şöyledir:
“Barışta ve savaşta; karada, denizde ve havada, her zaman ve her yerde milletime ve cumhuriyetime, doğruluk ve muhabbetle hizmet ve kanunlara ve nizamlara ve amirlerime itaat edeceğime ve askerliğin namusunu, Türk sancağının şanını, canımdan aziz bilip icabında vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve hayatımı feda eyleyeceğime namusum üzerine ant içerim.”
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, 29 Ekim 1938’de, Cumhuriyetin 15. Yıldönümü dolayısıyla Türk Ordusu’na mesajında şöyle diyordu:
“Türk vatanının ve Türklük camiasının şan ve şerefini, dahili ve harici her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni, her an yapmaya hazır ve amade olduğuna benim ve büyük ulusumuzun tam bir iman ve itimadı vardır.”
* * *
Madem her Türk asker doğuyor ve askerliğini yapan her Türk yukarıdaki yemini ediyor, Türkiye neden ABD ve Avrupa emperyalizmine boyun eğmiş durumdadır? Türkiye neden 400 milyar dolar borçlandırılmıştır?
Türkiye adına ekonomik, siyasi, kültürel veya askeri kararları verenler nasıl oluyor da Amerikan politikalarının uygulayıcısı konumuna düşüyor?
Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın da tespit ettiği gibi, “Türkiye’nin AB’ye 25 yıl sonra de olsa girebilmesi için dayatılan üç önemli nokta vardır. Birincisi etnik gruplara önce kültürel daha sonra politik özerkliği veya federal bir yapıyı kabul etmesidir. İkincisi, devletin bu süreci durdurması halinde veya Türk vatandaşlarının devletlerini kaybettiklerini inanmalarından dolayı tepki göstermeleri durumunda ülkenin bir iç savaşa sürüklenmesi ve parçalanmasıdır. Üçüncüsü, bir iç savaştan sonra devletin yeniden şekillendirilmesi ile federal bir Türkiye’nin kurulmasıdır. Bu durumda, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir milli devlet, hatta bir devlet olarak varlığını sürdürebilmesi, akla değil tutkuya dayanan AB’ye tam üye olma politikasını tamamen terk ederek, AB-Türkiye ilişkilerini gerçekçi bir zeminde yeniden tanımlamasına bağlıdır.”
* * *
Cumhuriyeti korumak ve kollamak ise sadece askerlerin değil, bütün Türk vatandaşlarının; görevidir. Görevden de önce, bu bir şeref, haysiyet ve namus meselesidir. Askerlik yeminimizi hatırlıyorsak, aklımızı başımıza toplamalıyız.
Türkiye, Türk Birliği hedefinden, ekonomik-siyasi-kültürel kurtuluş savaşı vermesi gereken bir seviyeye düşürülmüştür. Türk seçmeni, siyasi, ticari veya kültürel alanlarda, gerçek kimliklerini gizleyen kozaların hakimiyeti bulunduğunu bilmemektedir. Bunu anlatacak olan medya da aynı durumdadır çünkü.
* * *
Türkiye’yi yönetenler, son yıllarda Türkiye’yi yabancılara pazarlamış ve satmış durumdadır. Bu bile büyük bir başarı gibi gösterilmektedir. Vatandaşın sadece dini duyarlılıklarla, bu iktidarları desteklediği ise doğru değildir.
Başbakan AKP’nin yüzde 46.6 oy almasını bilim adamlarının araştırması gerektiğini söyledi. Bence Cumhuriyet Savcıları araştırmalıdır. Araştırma sonucunda görülecektir ki, vatandaşın büyük kısmı, tamamen “duygusal” sebeplerle oy vermiştir. AKP’ye oy verdiğini bu sebeple saklamakta, verdiği oydan utanç duymaktadır. Fakat böyle bir seçim adil değildir. Bir taraftan para dağıtan bir iktidar, diğer tarafta, babaannesinin dönemindeki yöntemlerle siyaset yapan diğer partiler! Böyle seçim mi olur?
Çözüm, her şeye rağmen vatandaşın bilincinde aranmalıdır. Yeter ki, vatandaş ettiği yemini hatırlasın!