Asım Gündüz'den Büyükanıt'a ikinci ve üçüncü Ergenekon!
Son zamanlarda hepimizi bir tarih tutkusu sardı. Gerçi ben çocukluğumdan beri tarihe meraklıyım ve herhalde gazeteci olmasaydım, tarihçi olurdum. Basında Muhittin Nalbantoğlu, Murat Bardakçı ve Soner Yalçın, günümüzde meydana gelen olaylarla tarihteki benzer olaylar arasında irtibat kurarak en azından ibret alınmasını sağlamaya çalışıyorlar. Yalçın’ın bazı yazılarını eleştirdim. Çünkü bazen gerçeklerin sadece bir yönünü gösteriyor.
Yine, gazetemizin Genel Yayın Müdürü Hayri Köklü de günümüze ışık tutan tarihi olayları usta bir zamanlama ile seçerek okuyucuya sunuyor. Kendisi pek bir yorum yapmıyor. Yorumu okurun sağduyusuna bırakıyor.
* * *
Önceki gün Muhittin Ağabey’in elinde bir kitap gördüm. Garp Cephesi Kurmay Başkanı Asım Gündüz’ün Hatıraları... İhsan Ilgar, Asım Gündüz’den dinleyip yazmış. Cumhuriyetin 50’nci yılında Kervan Yayınları basmış.
Asım Gündüz’ü Büyükbabam çok överdi.. Ona hayrandı. Asım Gündüz komutasında 4 yıl askerlik yapmıştı.
Ben ortaokuldayken babamın tayini Antakya’ya çıkmıştı. İlk gittiğimizde şehir parkında Asım Gündüz’ün heykelini görünce Babam’ın gözleri yaşarmıştı. Asım Gündüz, Hatay’ın Türk topraklarına katılmasında da tarihi bir görev yapmıştı.
Asım Gündüz, Sakarya ve Dumlupınar savaş planlarını hazırlayan komutandır. Özellikle Büyük Taarruz öncesinde hazırladığı plânı, İsmet Paşa kabul etmemişti. Kendi ifadesine göre Asım Gündüz tarihi sorumluluğu üstlenmemek için istifa etmeyi düşünürken, Fahrettin Altay Paşa devreye girdi ve durumu Mustafa Kemal Paşa’ya arz etti. Paşa da usta bir manevra ile Asım Gündüz’ün plânının uygulanmasını emretti. Asım Gündüz diyor ki, “İsmet Paşa bunu hiç unutmadı. Orgeneralliğe terfi edecekken kararı imzalamadı. Yine Mustafa Kemal Paşa devreye girerek, hakkımdaki kararı bizzat imzaladı!”
Demek ki, bir milletin varolma yokolma savaşında bile şahsi kin ve garez duyguları işin içine girebiliyor ve bu durum Asım Gündüz gibi Türk tarihinin en büyük komutanlarından birinin terfisine bile engel çıkartabiliyor!
* * *
Her neyse, Asım Gündüz, Sakarya Savaşı’nı anlatırken aynen şöyle diyor:
“Sakarya’ya çekilmemiz, Ankara’da, Büyük Millet Meclisi’nde büyük üzüntü yaratmış, gerçekleri kavramaktan aciz kimselerin çatlak sesleri çıkmaya başlamıştı. İstanbul’daki hainler ve dışarıdaki sicilli Türk düşmanlarının olumsuz propagandaları, elimizdeki topraklar üzerinde de tesirini göstermeye başlamıştı. Askerlik ilminden yoksun kimselerin, hissi hareketlerle karşımıza geçmeleri, bizim için bir ızdırap konusu idi. Bu cereyan karşıdaki düşmandan daha tehlikeliydi.”
Gerçi iki olay arasında benzerlik yok ama, Asım Gündüz’ü okurken Genelkurmay Başkanlığı’nın İnternet sitesinde yapılan son açıklamadaki “Siyasi kişi ve kurumlarla hiçbir zaman polemiğe girmek istemeyen Türk Silahlı Kuvvetleri, 24 yıldan bu yana devam eden terörle mücadele sürecinde, ilk defa bu tür anlamsız saldırılara hedef yapılmak istenmektedir. Bu saldırılar, Türk Silahlı Kuvvetlerinin terörle mücadele azmine, hainlerden daha fazla zarar vermektedir” sözlerini hatırladım.
Sonra düşündüm ki Asım Gündüz gibi bir komutanın anıları, bugünkü komutanların da her zaman hafızasındadır! Çünkü böyle bir tarihi eğitim alıyorlar.
* * *
Asım Gündüz, Mustafa Kemal Paşa’ya Başkomutanlık verildiği haberini cephede duyduğunda sevinçle yerinden fırladığını ve zeybek oynadığını anlattıktan sonra “Mustafa Kemal Paşa, Tekalif-i Milliye adı altında kanun gücünde emirler verme hakkına sahip olduktan sonra öylesine bir faaliyet içerisine girmişti ki, bu yepyeni bir Ergenekon’du” diyor.
İkinci Ergenekon neymiş, gördünüz mü?
Ya üçüncü Ergenekon?