“Artık bizim de Türkiye’de bir mezarımız var”
Yardımsever hanımlar Abidinpaşa’da Türkmenlerin kaldığı bazı evleri dolaşmak istiyorlar... Türkmenevi yöneticileri o hanımların yanına ocağın maskotu hâline gelmiş Telaferli küçük Kürşat’ı veriyorlar... Daha dünyayı algılayamadan üzerinden savaş ve muhacirlik geçmiş o küçük çocuk kendi ailesinin kaldığı eve gidilmesini istemiyor önce... Türkmen ailelerin hepsinin durumu aynı olmasına rağmen, 8 yaşındaki Kürşat “Bize değil, onlara gidelim, onlar daha zorda, daha fakir” diyerek başka adres gösteriyor...
Bizi kardeş kılana şükürler olsun...
* * *
Yenimahalle’de kendisine elbise yardımı yapılan bir Türkmen, alelacele geri geliyor... Ona verilen ceketin sahibinin bulunmasını istiyor... Çünkü ceketin cebinden unutulmuş bir para çıkmıştır... Asalete bakın ki, onun telâşına düşmüştür Türkmen ve paranın iadesi için sahibini aramaktadır...
Bizi kardeş kılana şükürler olsun...
* * *
Saddam döneminde hep alay edildi onlarla “Türkiye’yi neden bu kadar seviyorsunuz, orada bir mezarınız, bir mezarlık toprağınız bile yok” diye... Ankara’da bir cenaze... Bir Türkmen bebek ölmüştür... Cenaze toprağa veriliyor... Telaferli baba üzgün elbette ama bir yandan da sevinçli!.. Şükredişe bakar mısınız: “Artık bizim de Türkiye’de bir mezarımız var!..”
Bizi kardeş kılana şükürler olsun...
* * *
Kaynaşma için evlerde iftar organizasyonları yapılıyor... Dikmen’de bir aile bu çerçevede bir Türkmen aileyi ağırlamak istiyor... Kendilerine o davete gitmeleri için bilgi verilen aile önce karşı çıkıyor... “Sadece bir şartla katılırız” diyorlar: “Onlar da bize iftara gelme sözü verirse!..”
Davet ediyorlar sizi o dram içindeki evlerine... İki gün sonra yiyecekleri bitecekmiş, aç kalacaklarmış ne gam, sizi iyi ağırlamak için evlerinde ne varsa önünüze seriyorlar...
Bizi kardeş kılana şükürler olsun...
* * *
Kocası Irak’ta esir... Kendisi dördüncü çocuğunu doğuruyor burada... Sürgünü ana karnında başlayan Türkmen bebeğe annenin koyduğu isim ise ’Türkiye’!.. O kız bebek ismiyle bu coğrafyada Türk’e biçilmiş tarihi yolculuğu simgeliyor adeta...
Bizi kardeş kılana şükürler olsun...
* * *
Bir Türkmen kızımız Ankara’da işe başlıyor ve ilk haftalığını alıyor... Henüz çocuk sayılacak bir kız ilk haftalığıyla ne alır Allah aşkına? Neler geçer içinden değil mi? Ama o ilk parasıyla Türkiye’ye geldiğinden beri ellerinden tutan ablalarına minnet ve şükran sofrası hazırlıyor...
Bizi kardeş kılana şükürler olsun...
* * *
Kendisine verilen gömlek bedenine uymayınca belki bir başkasına yarar diye geri getiren, ödeyecek kira parası kalmayınca, ev sahibine yalvarmayan, borç takmayan, çoluk çocuk başını öne eğip sessiz sedasız IŞİD’in kontrolündeki Telafer’e geri dönen, kendilerine verilmek istenen zekâtı, daha zor durumdaki bir başka kardeşine yönlendirmeye çalışan ve en zor şartlardayken bile hiçbir suça karışmayan kardeşlerimiz onlar...
Ramazan ayında kardeşlerine daha fazla yetişen herkese teşekkürler... Özellikle de Kırıkkale’den Ali Fuat Yıldız ağabeyimize... Kan kanseri olan eczacı kızının eczanesindeki ilaçların hepsini Türkmen kardeşlerine bağışladı... Şimdi dualarımız ona ve kızına...
Bizi kardeş kılana şükürler olsun... ‘Bin cihana değişmem şu öksüz Türklüğümü’ diyen büyük şaire selâm olsun...