Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ahmet B. ERCİLASUN
Ahmet B. ERCİLASUN

Antik kaynaklarda Türk

Türk adının geçtiği en eski kaynak Herodot Tarihi''dir. M.Ö. 430 yılında Klasik Yunan diliyle yazılmış olan Herodot Tarihi''nde Azak denizinin kuzeyi şöyle anlatılır:

"Budinlerin kuzeyi ence yedi günlük çöldür; bu çölü aşıp az doğuya kayınca Thyssagetae yurdudur, kalabalık ve ayrı soydan bir ulustur, avcılıkla geçinirler. Bunların sınırında aynı bölgede Iyrcae denilen kimseler otururlar."

Son cümlede Iyrcae biçiminde geçen kelime aslında Tyrcae''dir. Böyle olduğu, M.S. 1. yüzyılda aynı coğrafyayı anlatan Pomponius Mela''da kelimenin Turcae, Yaşlı Plinius''ta Tyrcae olarak geçmesinden bellidir.

Romalı coğrafyacı Mela, De situ orbis (Dünyanın Durumu Hakkında) adlı Latince eserini M.S. 43 tarihinde yazmıştır. Yaşlı Plinius (Gaius Plinius Secundus) da Naturalis Historia (Tabiat Tarihi) adlı Latince ansiklopedik eserini M.S. 77 civarında yazmıştır. Her ikisi de Azak denizinin kuzeyi için aynı sıralamayı verir: Tisagetler, Turcae / Tyrcae. Herodot''ta da sıralama aynıdır; sıkıntı son kelimenin ilk harfindedir. Macar Türkolog Géza Kuun, Herodot''taki ilk harfin imla hatası sonucu I yazıldığını düşünür.

Osman Karatay da Türklerin Kökeni adlı eserinde, Herotodot''taki Ί''nın iki antik yazarda T yazılmasına dayanarak hatanın, Herodot''un istinsahlarında T''nin kanatlarından birindeki siliklikten kaynaklanabileceğini düşünür (s. 164).

Aynı konuda Denis Sinor, Erken İç Asya Tarihi''nde şöyle yazar:

Mela ve Plinius''taki "bilgiler, söz konusu adların Herodotos''ta aynı bölgenin adı olarak geçen Ίυρκαι''dan (IV, 22) bozma olduğu ileri sürülerek genellikle dikkate alınmaz. Bu mümkündür; ancak bunun tersi olan görüş, yani Herodotos''taki şeklin yanlış olabileceği görüşü de en az bunun kadar güçlüdür. Bu birleştirmeye karşı sık sık yapılan itiraz, yani bu Latince şekillerin doğru olamayacağı, çünkü Türklerin çok sonra ve dünyanın başka bir kısmında ortaya çıktıkları yolundaki görüş, yanlıştır, klasik bir petitio principii örneğidir." (s. 385).

Petitio principii, Latince bir terimdir ve mantıkta "iddiayı delil olarak gösterme safsatası" anlamına gelir. Yukarıdaki alıntıda "Türkler çok sonra ve dünyanın başka bir kısmında ortaya çıkmışlardır." ibaresi bir iddiadır. Kendisi zaten "iddia" olan bir görüş; Herodot, Mela ve Plinius''taki Ίυρκαι,Turcae, Tyrcae özel isimlerinin Türklerle ilgili olmadığı konusunda delil olarak ileri sürülemez.

İbrahim Kafesoğlu, "Tarihte ''Türk'' Adı" adlı makalesinde, Şarkiyatçı Wilhelm Tomaschek''in de daha 1887 yılında Herodot''taki kelime ile Türk adını birleştirdiğini söyler.

Sonuç olarak M.Ö. 5. yüzyılda Herodot''ta, miladın birinci yüzyılında Mela ve Plinius''ta geçen kelimelerdeki +ae ekini çıkardığımız zaman Türk sözüyle neredeyse aynı olan Turk / Tirk kelimesi açıkça ortaya çıkar. Bu da Türk sözünün M.Ö. 5. yüzyıla kadar uzandığını gösterir.

Aslında Azak''ın kuzey-doğusunda, biri yedi günlük çöl olan iki coğrafyadan sonra Türk coğrafyasının başlaması çok da aykırı bir bilgi değildir. Mesele, 6. yüzyıldaki Türk Kağanlığına (Kök Türklere) kadar olan tarih aralığının kapanabilmesidir. Antik yazarlardaki Türk, milattan önceki yüzyıllarda hüküm sürmüş olan Hunların batı bölgelerinde yaşamış Türk adlı bir boy olabilir.

Yazarın Diğer Yazıları