AKP iktidarı ile tek bir millet olarak kalamayız!
Dönemin ABD Başkanı Wilson, “Kendi kaderini tayin hakkı” ilkesini ortaya attığı zaman, asıl hedefi, parçalanmakta olan imparatorluklardan güçlü ulus devletler çıkmasını önlemekti. Öyle ki Anadolu’da bir Ermenistan ve Kürdistan kurulmasını istedi. Zaten, bu kararlar, daha sonra Türkiye’yi parça parça eden Sevr Andlaşması’na da geçirildi.
Mustafa Kemal Paşa, gerek Erzurum ve Sıvas Kongreleri sırasında, gerekse Ankara’daki Meclis Hükümeti döneminde, Kürtlerin özellikle İngilizler tarafından kışkırtılmaya çalışıldığını görmüş ve gerekli tedbirleri almıştı. Wilson prensipleri, Mustafa Kemal Paşa tarafından Kürtleri de kapsayacak şekilde bütün Türk Milleti’nin kendi kaderini tayin hakkına dönüştürüldü.
O günlerde, Kürt aşiretlerinin Lozan’a “Bizim ayrı gayrımız yoktur, aynı milletin evlatlarıyız” diye telgraf çekmesi, Türkiye’nin Wilson tuzağına düşmesini önlemiş oldu. Mustafa Kemal Paşa, Wilson ilkelerini kabul ediyor; Türk Milleti’nin etnik parçalar halinde değil, bir bütün olarak bu hakkı kullanacağını dünyaya ilan ediyordu.
* * *
Devletin temeli, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran halka Türk Milleti denilir” tespiti ve buna dayalı olarak “Ne mutlu Türk’üm diyene” felsefesi üzerine atıldı. Atatürk’ün ders kitaplarına yazdırdığı gibi, milletin her ferdi, “kaderde, kıvançta, tasada biriz” anlayışına sahipti.
Sonra, ülkeye vahşi kapitalizm girdi. Ekonomik bağımsızlık her geçen yıl kaybedildikçe, siyasi ve kültürel bağımsızlık da zayıflamaya başladı. Bölgeler, sosyal gruplar veya sınıflar arasında uçurumlar açıldı. Türkiye, içeriden, dışarıdan aleni olarak soyulmaya başlandı.
1920’lerde yapamadığını, 20’nci yüzyıl sonuna doğru ve 21’inci yüzyıl başında yapmak isteyen Batılı ülkeler, yine eski tuzakları kurdu. Türkiye’nin içine nüfuz ettiler, PKK’yı kurdurup silahlı propaganda ile Türk Milleti’nin enerji direniş seviyesini çökertmeye çalıştılar. Derken AB’ye uyum yasaları ile yabancı dernek ve vakıflar Türkiye içinde örümcek ağlarını kurmaya başladı.
ABD’nin Afganistan ve özellikle Irak’ı işgal sürecinde, Türkiye’yi parçalamaya dönük senaryolar ve haritalar artık NATO toplantılarında Türk subaylarının gözünün içine sokulur oldu!
* * *
AKP, yasal olarak federasyonun alt yapısını hazırladıktan sonra, 2007 seçimleriyle birlikte Zafer Üskül’ün “Anayasa’dan Atatürk Milliyetçiliğini kaldıralım” söylemi ile zemin yoklamaya başladı. Gerçi Tayyip Erdoğan, seçim sürecinde “tek bayrak, tek devlet, tek millet” sloganını kullandı ve seçimden hemen sonra yaptığı açıklamada cumhuriyetin temel niteliklerini koruyacaklarını söyledi ama görünen köy kılavuz istemez! Erdoğan, 22 İslam ülkesinin ve bu arada Türkiye’nin haritasının değişmesi demek olan Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanıdır. Partisini CFR’nin verdiği programla kurmuştur! İşçi Partisi adına Nusret Senem, bu gerekçeyle “Cumhurbaşkanının görevi yeniden Tayyip Erdoğan’a vermemesi gerektiğini” söyledi ve “Daha milletvekili yeminini yapmadan, Atatürk milliyetçiliğinin Anayasa’dan kaldırılmasını talep etmektedirler. Cumhuriyet devrimini yıkma eylemine asla müsaade edilemez. Buna izin verdiğimiz zaman artık cumhuriyet ve millet diye bir şey kalmaz” dedi.
Fotoğraf budur ve birinci derecede sorumlu kişiler, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Cumhuriyeti korumak ve kollamakla görevli olanlardır. Verdiği oyu saklayan kitlelerin sorumluluğu da vardır elbette ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti dahil hiçbir devlet oylama ile kurulmamıştır ki oylama ile yıkılsın!